Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

TURGUT TAN'A MEKTUP - SENNUR SEZER // 13. SAYI







Sevgili  Kardeşim Turgut Tan,

     Nasılsın? Ben az önce adını Akatalpa dergisinin  yeni sayısında gördüğüm için çok mutluyum.(İdare Hukuku Profesörü bir de adaşın varmış, o yüzden adresini epey aradım) Akatalpa bana gelmiyor. Ama kısa sürede edineceğim, yeni yazdıklarını merak ediyorum.

     Nerelerdesin? Herhalde emekli oldun. Ben pek bir yere çıkmıyorum. Zaten eski yazlık kahveler de yok. Seni hep Yenikapı’daki kahvedeki duruşunla anımsıyorum. Bizim masamızdaki kişileri bir yabancıya gösterip bunlardan hangisi şair diye sorsalar, kuşkusuz ilk seni gösterirdi. Bakışında, duruşunda bir parasız yatılı havası vardı sanki. Biraz da hüzün. Oyuncaklar’daki şiirlerini senin sesinden dinlemenin ayrı bir keyfi vardı. Arka mahallelerin, mahalle baskısı denilen düzenin kederli havası usul usul dağılırdı havaya. Biraz dipte,  bardakta kalan çayda, zehir gibi bir öfke birikirdi. 1939 yılını anlatırdın:

altı yaşındaymışım
o yaşı yaşamışım
sokak aralarında
askılı
kısa pantolonlu bir çocuk
elinde peynir ekmek

yaz akşamüstü
başında fötr şapkası babam
uzun boyu
iyi hali,
işten yorgun
eve dönüyor

   Bu babanın evdeki otoritesi bir başka şiirde görünürdü.

    Sesin hâlâ kulağımda “teyzem babam yokken gelir, annem ağlardı. Çünkü teyzemin boyaları vardı”. Bu dizeleri bu öyküyü anlatan çocuğun omuzundaki tüfeği sevmesi  tamamlamasa canımı acıtmazdı belki. Kısa pantalonlu ama avare bir çocuk muydun Turgut:

dalgın dalgaları seyret haliç’te
galata köprüsü kanun
unkapanı keman
ampermetre heyecan,

   Şiirlerinde yaşanmamış bir çocukluk vardır. Daha doğrusu doğru dürüst görülmemiş kavuniçi gün. Bütün keyfi 10 kuruşluk ekmek peynir olan, parktaki çiçeklerin renklerini hatırlayan (sarı mor menekşeler parkta/garip solgun pembe gül,/yürekte iz bırakmış) bir çocuk.Yaşayıp yaşamaması kimsenin umurunda değildir ona sorarsanız. .Bu yüzden bardaklardaki çayların dibinde söylenmemiş öfkelerin biriktiğine inanırım.Bursa’da Işıklar  Askeri lisesinde akşamların güç olduğuna da . Yatılılık epey zor gelmiş olmalı. Söylenmesi onca zor çocukluk tanımı nasıl çizilirdi yoksa dizelerinde:

çocuklar hem çocuktur
hem de korkarlar
çocuklar hüznün yaratıklarıdır

Kayıtlarda 1976’da yayımlanan Oyuncaklar’dan başka kitabın görünmüyor.
Bir de gazete satan çocuk hatırlıyorum şiirlerinden:

gazeteyi çocuk satar
incecik sesi bir gün
kavuniçi günü yakalar

kavuniçi günü,
ömrümüzde kaç kez bahar gördük onu,
dün, ablamın entarisini diktik
olsun onu da
çuvala koy at denize

     Bunca şiir okudum ama yalnız senin şiirindeki öfkenin acımasızlığı korkuttu beni, Turgut kardeşim. Dünyayı yoketmeye hazır gibiydin. Onu korkutucu yapan da senin hep hep kibar davranışındı.Uslu çocukların yüreğinde büyüyen eşitsizlik duygusu ve hınç.  Belki bu yüzden yalnızca çocuklara yer vardır dünyanda:

yalnız okul kalsın
çünkü okul çocuktur
okulda çocuklar kalsın

   Seni özlemişim Turgut Tan . Bir ara görüşelim. Adnan Ağabeyin de selam ediyor.
   Esenlikle.

Sennur Sezer