Lilitth‘e
ı-)
gördüm
patlamış güneşti , incirden damlayan yılan
nasıl da
kıvrılıyordu elmanın yalanına
dolanan rüya
gibi ademin oyulan kaburgasına
kök
hücrelerinde zamanı atomlara ayıran
ecza
oluyordum kimi zaman
öylece
tünedim bedenine
- yeryüzünde
doğrula(na)n ruhum ben -
yağmur
damlası gibi yordamlardaki istasyonlar
ve makas
değiştiren kollarım var parmak izlerimle
süzülen
ve bellidir ki
sözcüklerin talanıdır yaşadıklarımız..;
gibi aynı
buluttan boşalan
ağan yağmur
damlasıyım yer çekimine karşı
saklı
âsaya yol gösteren âma bedenim ben
-dur !..
öyle
geçilmez bulutlar-bedeninden geçmedikçe
ve
kelepçelerden kurtulup tünel açmadıkça
ben-i ademin
gövdesinden -dediler.
dedim ;
insan olmak sefilin olmasaydı keşke
yada
eşref
gökyüzünü ellerinden
tutup
geri dönen
peygamberler gibi
her miraç
sonrası , her miraç
yeryüzünü
nehirleriyle yıkayan ateşi ve rüzgarı
özgür
kılmayacaksa ademoğulları
gerisini ben teheccütle uyurum , teessüfle
hipodrum da
burun buruna koşan atlar -fotofiniş misali-
nasıl binerse
göklerin burunları üst üste
görüntüleri
kilitlenince gözlerimin yırtılan perdesinde…
ıı-)
babamla işim
olmadı ne gelirken ne dönerken
benim tek
sığınağım o muhteşem yalan
meğer ki
kaburgamdan sıyrılıp beni terk eden annem!...
-heyhat
!..anla zahid
ancak korku
atından inerek
böyle
yaklaşıyorum gövdemize