2012 yılı bitmek üzere. İnternet-şiir ilişkisi hiç değişmeden sürüyor. Bize bu sorunu sergilemek kalıyor. Sorunu derli toplu ortaya koymak için önce günümüzde sanatçının durumuna sonra da internetin durumuna bakmak gerekiyor. 14. yüzyıldan bu yana sanat giderek artan bir biçimde mimesis (yansıtma, taklit, techne) olmaktan çıkıp yaratım (poiesis) olmaya doğru evrilmiş, buna koşut olarak sanatçı da kopyacılıktan, taklitçi bir teknisyenden yaratıcılığa (bir çeşit tanrı, yarı tanrı) yükselmiş, sanat eseri de böylece özel bir yaratım olarak görülmüştür. Yani modernleşmeye koşut olarak sanat özerklik kazanmış, gerçekliği ele alış bağlamında sanata eleştirel, siyasi boyutlar atfedilmiştir. Sanatçı da elbette sisteme karşı erk sahiplerinin ürktüğü, korktuğu, susturulmasını istedikleri en büyük muhalif konuma ulaşmıştır. Çokuluslu şirketlerin hâkimiyetinin pekiştiği küreselleşen ve postmodern günümüzde ise sanatçıların saltanatlarına son verildiğini, hatta sanatçıların görmezlikten gelinerek gücünün elinden alındığını, sıradan insanların konumuna itilmek istendiğini/itildiğini, ancak ehlileşmiş ve sisteme hizmet veriyor olması koşuluyla şöhretinin geri verildiğini, yaratıcı olarak kutsandığını görüyoruz. Raşit Gökçeli’nin Dünya Kitap Dergisi’nde (Haziran 2006) aynı konuya değinirken söylediği gibi eski “özerk, özgün ve muhalif özelliği” elinden alınmış, yalnızca “egemen ideolojinin sunmaya çalıştığı ‘tarihsel arka plan uyumluluğu’ ve daha da ilginci ‘borsa değeri’ ile ilgilenilen” sanat eserine bu durumda ne kalıyor? Sözü Raşit Gökçeli’ye verelim: “Sanat eseri bir ‘marka’ olarak ‘pazar değeri’ kazanma potansiyeli taşıdığı kadarı ile giderek tröstleşen bir sanat bienalleri ağında yeniden özgünlüğünü, özerkliğini kaybetmekte” (RG, agy) ve emtialaşmaktadır. Elbette bu sıradanlık herkesin bir günlüğüne şöhret olduğu günümüz sistemi içinde sanatçı da “‘birey’den ‘anonim’liğe on beş dakikalık şöhret girdapları içerisinde yitip giderek yarı tanrılıktan sıradan ölümlülüğe doğru kaymakta.” (RG, agy) Yani şöhret basamaklarını tırmanışa izin vermek için sanatçıdan istenen, eğlendirici, sistemi onaylayıcı, kendi yaşam deneyimini yansıtan, özgürlük adına en çok merak edilen, yüzeydeki toplumsal özellikle de cinsel ilişkilerin taçlandırıldığı, sözde tabulara dokunan konuların işlenmesi, özde ise suya sabuna dokunmaması.
İnternet ve yazar/şair ilişkisine gelince… İnternet iletişim, enformasyon ve bilgi alışverişi konusunda çağımızın en demokratik ve en hızlı aracı. İletişimde gerçek bir devrim. En kısa sürede ulaşıyorsunuz istediğinize, elbette internette olması koşuluyla. Bilgisayarınızda ise her şeyi en hızlı bir biçimde ulaştırabiliyorsunuz. Konumuz bağlamında ele alırsak dergilerle, gazetelerle ilişki için artık dergilere, gazetelere gitmenize, saatler süren bir yolculuk için zaman ayırmanıza gerek yok. Ayrıca, kişisel kullanım için sınırlı da olsa istediğiniz bilgiye, seyretmek için filme, görüntüleme (klip) ve dinlemek için müziğe sahip olabiliyorsunuz. Teknolojide görülen baş döndürücü hız ve yeni buluşlar bunları hem kolaylaştırıyor hem de fikri haklar çerçevesinde içinden kolay çıkılamaz sorunlara yol açıyor. Konunun uzmanı olmadığım için ahkâm kesmek yerine şu kadarını söyleyeyim. Bütün dünyada telif (yazar hakları) sorunu bu yeni unsurlar çerçevesinde çözüme ulaştırılmaya çalışılıyor. İletişim özgürlüğü, kişiye özel yararlanma hakkı engellenmeden ancak korsan çoğaltmaya ve kişisel kullanımı aşan izinsiz kullanıma son verme doğrultusunda (çünkü her önlem yeni teknikleri doğuruyor, örneğin karşıdakinin bilgisayarından internette olması koşuluyla dosya indirmeye yarayan dosya paylaşım sistemlerindeki yeniliklerden söz edebiliriz), konunun hassasiyeti de gözetilerek ve yapılan tartışmalar göz önüne alınarak yasalar çerçevesinde çözümler üretiliyor. Bizde de internet ile ilgili aslında birçok soruna çözüm olabilecek ancak uygulanmayan yasaların mevcut olduğu söylenir.
Evet, dergi ve gazetelere gitmek, oradaki ortamı yaşamak kültürel açıdan büyük bir kazanç, ama başka yerlerde görüşme şansınız varsa, zamandan büyük bir tasarruf sağlıyor internet. Yazınızı yazdınız. İş dört beş defa tıklamaya kalıyor. Ülke aşırı şair, yazar dostlarınızla anında iletişim kuruyor, konuşabiliyorsunuz (iletiyle -mesajla-, epostayla yani). İnternetteki düzeyli siteler sizinle iletişime geçerek sizin seçtiğiniz şiirleri alıp yayınlıyor, böylece şiirlerinizin yaygın bir biçimde izler çevreye ulaşmasını sağlayabiliyor. Bu açıdan olumlu işlevlere sahipler. Düzeyli okurluğa doğru yapılacak bir yolculuğun başlangıcı olabilir bu siteler. Öte yandan şimdiye değin size ulaş(a)mamış olan yeni okurlara kapı aralayabilir. Hatta siz de kendi site(leri)nizi açıp bizzat kendinizi yaygın bir çevreye tanıtma olanağına ulaşabilirsiniz. Dileyen site görüntü de ekleyebiliyor. Kısaca site açıp ya da var olan sitelerde, düşüncelerinizi, duygularınızı şiir, öykü, deneme, eleştiri ya da görsel olarak kafanızın istediği gibi özgürce yazıp/görüntüleyip yayınlıyor, başkalarıyla herhangi bir baskıya, engellemeye, aklımıza hep olumsuz anlamlarıyla gelen eleştirel değerlendirmeye maruz kalmadan paylaşabiliyorsunuz. Bu anlamda yayınlama sıkıntınız da kalmıyor. Ya da düşüncelerinizi, duygularınızı üye olmak koşuluyla moderatörlerin yönetimindeki sitelerde çok daha fazla kişiyle de paylaşabiliyorsunuz. Bence sorun da burada yatıyor.
Sorunun başladığı bu yerin ve ötesine geçme durumunun iyi irdelenmesi gerekir. Dergilerdeki, gazetelerdeki gibi herhangi bir hiyerarşik denetimle karşılaşmak söz konusu olmayınca bir çeşit özgür demeyeceğim (çünkü özgürlük sorumluluk bilincini gerektirir) ama serbest kalınıyor. Hiyerarşik düzeni kuran kim olursa olsun, aynı sitede eşit konumda oluyor herkes ve serbestliğin verdiği duyguyla tartışılabiliyor, hatta ağza gelen söylenebiliyor. Herkes büyük şair, herkes büyük yazar. Ne saygı, ne öz saygı. Yazılı olmadığı için inkâr etme şansınız da var, “benim adresime girip adımla yazmışlar” diye. Küfür etme olanağınız da var. Bol keseden yalan söyleme olanağınız da. Moderatörler de gördüğüm kadar bu duruma ciddi bir biçimde eğilmiş değiller. Hatta eğer ciddi dergilerdeki editör denetiminden mustarip olmuşlarsa ve hele birilerine kızgınlarsa… Site ahalisini istediği gibi yalanlarla oyalayıp, koruyup kollamak istediklerinin açık yalanlarına, terbiyesizce beyanlarına her olanağı sunduklarını gördük. Dahası internette sahte isimlerle hakkınızda yalancı tanıklıklar yapılmasına izin verdiklerini gördük. İstedikleri yazıyı yayınladıklarını, bir de sizi sanki ortada adil bir durum varmış gibi yalnızca suçlamak için savunmaya çağırdıklarını. Gündelik hayatta bağışlanmayacak durumlar yaşıyorsunuz. Dil uzatan, sizi kendine muhatap edinen şahıs, orada burada bir iki şiir yayınlamış, hakkında bir iki yazı da çıkmışsa, artık tutabilene aşk olsun. Hele bir de kitabı çıkmış ve arkadaş çevresinden de olsa bir iki övgü yazısı dizilmişse hakkında, önünü almak mümkün olmuyor. Bütün bunlar “gençlik hatası” da olsa kırıcı ve affedilir cinsten değil. Mahkeme bile temizlemez, o durumda. Yazılanla kalıyor, aynı duruma düşmemek için sessiz kalıyorsunuz. Editoryal açıdan dergilerdeki düzey düşüklüğünü de buna eklerseniz iş çığırından çıkıyor. Eline kalem alan eleştiri, değerlendirme, tanıtma yazısının ötesinde aklına estiği gibi, internette nasıl yazıyorsa öyle yazabiliyor yazılı basında. Varın internetteki durumu siz düşünün. Etik olsun, bilgi bakımından doğruluk açısından olsun. Birçok insanın bu denetim yoksunluğundan komik ve sıkıntılı duruma düştüğüne bizzat tanık olmuşumdur. En iyi niyetlerle şairler, yazarlar arasında iletişim siteleri açan birçok arkadaş vazgeçmek zorunda kaldı. Yani tartışmak, bilgi paylaşmak yerine mahalle kahvehanesine, cemaat üyelerinin tatmin mekânına döndü siteler. Artık dilediğine istendiği gibi söz söyleniyor, küfrediliyor, hakaret ediliyor, her şey söyleniyor, sonra da yazılı basına yansıyacak biçimde tepkiler gelince adresimi almışlar deniyor, denebiliyor. Takma adlarla alınan eposta adreslerinden insanlar karalanıyor, söz yağmuruna tutuluyor. Bunları da yaşadık. Yani internette tam bir kargaşa yaşanıyor. Düzey oldukça düşük. Bu durum dergilere, gazetelere yansıdı. Öyle ki adı ciddi dergilerde çıkmış insanların bile internette tam bir internet terörizmi yaşattığını görüyorsunuz. Çıkan her kitabınızı ciddiye alınmayacak bir iki sözle eleştirdiğine inanan büyük filozoflar bile çıkıyor artık internette. Yani internetteki adreslere iyi bakmak gerekiyor.
Peki, bu durum neye yarıyor? Bir defa site açan şahıs, dergi editörünün ulaşamadığı konumlara ulaşıyor. Site üstünden edindiği konum yazılı basına, dergi sayfalarında kayırmalara, yıllıklara yansıyor. Oysa (düzeyli, köklü, belli bir editoryal duruşun olduğu) dergilerde editör ulaştığı konuma işini ciddiye aldığı için ulaşmıştır. Yazarlığı, şairliği editörlüğünün dışındadır. Zaten içinde yer aldığı dünyanın bir parçası olarak oradadır. Orada olmasında yarar vardır. Yani site moderatörleri cemaatleşme, sıkı paslaşma sonucu sözünü ettiğim dergilerin sorumlularının sakındığı durumlardan, konumlardan rahatça yararlanabiliyor. Şair oluyor, yazar oluyor. Cemaate dönüşmüş sitenin hâkimi olarak! Nasıl olsa internetin dili var kemiği yok.
Şimdi görüntü bu. Peki, bu görüntü içindeki şiir sitelerinde neler oluyor? Sitelerde yayınlanan şiirlere baktığınızda hiç istemediğiniz durumlarla karşılaşıyorsunuz. Binlerce şair! Hiç duymadığınız isimlerden yüzden çok şiir var. Günün şairleri, şiirleri seçiliyor. Böylece bir zamanlar Kelebek’te, şimdilerde “Yurdumun Şairi” adıyla Posta’da ancak yer bulabilecek, içten geldiği gibi yazılan, estetik düzey olarak oldukça düşük manzumelere boğduruluyor sizden alınmış bir iki şiir. Kaldı ki böyle sitelerde şairlikle iştigal edenler bu sitelere sürekli girip çıkıyor, bilgileri güncelliyor, yenilerini ekliyor. Siz ise uğraşmıyorsunuz. Yani işi gücü sanal âlemde var olmak olan, televizyonların çıkardığı şairlerin de düzey olarak altında olan birçok şair yerden mantar çıkar gibi çıkıyor sitelerden. Tam bir rezalet. Şimdi sıradan bir internet gezginine bu durumla nasıl bir mesaj verildiğini varın siz düşünün.
Bazıları da bütün şiirlerinizi, yazılarınızı boca ediyor sitede size ayrılan yere. Yalan yanlış yazılıyor adınız. Şiirleriniz birbirine girmiş bir biçimde yayınlanıyor; dizeler atlanmış oluyor, hatta dörtlükler, beşlikler çıkarılıyor. Bazı site sorumluları da şiirlerinizi istediği gibi düzeltme hakkını kendinde görüyor. Hatta şiirlerinizin altında başka imzalar yer alıyor. Bunları düzeltmeye gelince… Uğraşılacak gibi değil. Peki, böyle bir durumda sizin tanıtılmanızın ne gibi bir yararı olabilir? Ayrıca bütün şiirlerinizi internetten görme şansına sahip olan internet tutkunu birinin okuyucu olarak kazanılacağını düşünebilir misiniz? Hele kitap, bir de şiir okuru olamamışsa? Düşünün, şiir okurunun yüze düştüğü bir ülkede üstelik?
Bütün bunlara karşı ne gibi bir çözüm bulunur, bilemiyorum. Sanal bir âlem olarak internet tıpkı gerçek yaşam gibi herkes için geçerli bir hukuki işlerliğe kavuşturulabilir mi? Hele her hukuki kuralın bir açığını bulmanın bir sanat halini aldığı, yasaların kâğıt üzerinde kaldığı ülkemizde? Öte yandan şöyle kaygılar gütmemek de olası değil. Bu hukuk uygulayıcıları kanun diye diye kanunun başının yendiği ülkemizde denetimi (yani kanunu) eline geçirirse ne gibi sorunlar çıkar? Denetleyicilerin faşizmine dönüşmesi tehlikesini yaşar mıyız? Yoksa bu durum zamanla çözülür, internet sakinlerinin yasaları da dikkate alarak, zamanla geliştirecekleri (aslında yukarıda kısaca değindiğimiz gibi yasal olarak da var olan) demokratik, adil ilkeler geçerli olur mu? İnsan umut etmek istiyor. Çünkü internet günümüzün en etkili iletişim ve enformasyon ortamı.
Ama görülen o ki şu anda umutlanacağımız biçimde gerekli olan kurallara kimse uymuyor. Sorun da burada başlıyor. Bence de belli kuralları olmalı internet sitelerinde şairlerin şiirlerini tanıtmanın. Bir özdenetim sorumluluğu olmalı (bu olanaksız görünse de!) Bunun bir tanıtım olduğu bilinciyle davranılmalı. Öncelikle izinli yapılmalı. Sınırlı sayıda yayınlanmalı. Yazara, şaire ve bunları yazılı basında yayınlama riskini üstlenmiş ve hakkına sahip olan yayınevlerinin çıkarlarına da saygı gösterilmeli. Güncelleştirilmeli. Böyle durumlarda işbirliğine gidilmeli, izin alınmalı, şiirler aslı gibi yayınlanmalı. Düzeyli bir şiir sitesinde tanıtım hakkının ücretsiz olması sorun olmamalı. Hatta birçok yerde uygulandığı gibi sembolik de olsa tanıtım amacını aşan sayıda şiirlerinize, yazılarınıza yer veren siteler olmalı ve bu sitelere giriş ücretlendirilmeli, hak sahiplerine yine sembolik de olsa, okunma, alındığı çıktı hesaba katılarak ödeme yapılmalı. Sitelerde ziyaretçilerin şiir hakkındaki eleştirileri, değerlendirmeleri amacı aşmamalı, site sorumluları bu tür (hakaret, aşağılama içeren) amaçlı yazıları yayınlamamalı, yayın için düzeltme isteyerek sahiplerine iade etmeli.
Bunu bizzat site sahibi yapıyor, güya eleştiri amacıyla aşağılıyor, hakaret ediyorsa buna da hem site ahalisi tarafından hem de hukuk kurallarıyla gerekli uyarma yapılmalı. Kınanmalı, yaptığının amacı aştığı anımsatılmalı; eleştiri, değerlendirme ilkeleri ve yolu yordamı dayatılmalı. Yani internet kasıtlı amaçla kullanım ortamı olmaktan çıkarılmalı.
Örneğin Fransız meclisine sunulan Avrupa Birliği Asamblesinin 2001/29/CE numaralı ve 22 Mayıs 2001 tarihli direktifine, OMPI yani Uluslararası Fikri Mülkiyet Örgütü’nün 20 Aralık 1996 tarihli anlaşmasına referanslı (RG, agy.) yasa tasarısı ve benzeri yasa tasarımları bizde de basında ve ilgili kurumlarda (sivil örgütlerde vb.) tartışılmalı, mecliste mevcut yasaların neden uygulanmadığı veya uygulanamadığı da göz önüne alınarak yasalaştırma çerçevesi içinde gündeme getirilmeli. Gerek öğrenme amaçlı bir şey paylaşmak, gerekse yayınlamak için site açmak, mademki tarihsel olarak ulaştığımız yerde edindiğimiz ahlaki ilke ve kuralların bir toplamı olarak özdenetim bir işe yaramıyor, bireyin yaratıcılığına, saygınlığına zeval getirmeyecek biçimde (belirli bir sanatsal ve estetik amaç güden eleştirel değerlendirme buna tabi değil elbette) ve fikri haklarını koruyacak doğrultuda mevcut yasalar işlerliğe kavuşturulmalı, yeni yasalar çıkarılmalı, belirli ilke ve kurallar uygulanmalı. Çünkü fikri haklar öncelikle kişisel olarak şahsi hukuk optiği içerisinde değil, yaratıcılık optiği içerisinde işlerlik bulmalıysa, bu zorunlu. Aksi durumda erki elinde bulunduran çok uluslu şirketlerin egemenlik çerçevesinden durumun geçerlik kazanması iyice pekişecek, sanat ürünü “meta” olarak piyasa üzerinden değer bulmakta gecikmeyecektir.
MÜHÜR DERGİSİ 2007