''Herkese birer şiir dalı uzatıyoruz. Siz neredesiniz? '' ŞİİR DALI E-DERGİ
Çuvaldız
Internet bulunmaz nimet ama bir şartla: doğru kullanmak şartıyla.
Yanlış kullanımlar ve doğruluğu test edilmemiş bilgi yüklemeleri ve kişisel çıkar ve de istismara yönelik kullanımlar bilgi çöplüğüne çevirdi ortamı. Gerçek ismiyle paylaşımda bulunan samimi, bilgisine ve taşıdığı sorumluluk duygusuna inandıklarımızı bir yana koyarsak, arta kalanların bunlardan kat be kat olduğu aşikârdır. Bu fütursuzca, izan duygusundan uzak paylaşım fayda yerine zarar veriyor ortama.
Cumartesi günleri devam etmekte bulunduğum İzmir Karşıyaka Belediyesi Veysel Çolak şiir atölyesinde değindiğimiz konulardan biriydi Internet Dergileri ve şairleri. Hocamızın “Şiir yazan çok, (yazdığını sanan) okuyan az, şiiri bilen ise yok denecek kadar az.” tespitini önce yadırgamıştım. Ne de olsa, ben de yazdıklarımı bu ortamda paylaşanlardandım. Sanallığın verdiği rahatlık, her meydana getirdiğimizi fütursuzca paylaşıma sunma cesareti veriyordu.
Bu ortamda geçen günlere, günler eklendikçe, aylar hatta yıllar üst üste eklenince, bu duyumsama da değişmeye başladı bende. Sevgili Hocam Veysel Çolak’ın Internet sitelerinde şiirlerini yayımlayan şairlerle ilgili saptamalarına yüzde yüz katılımaya başladım. Birçoğumuz bu sitelerde, sanal bir ortamda yazabildiklerimizi paylaşmak adına varız. Bazıları nesir, bazıları şiirimsi duygularımızı paylaşıyoruz. Şiiri bilgileriyle, dilin kurallarıyla gerçekten yazabilenlerimiz bir elin parmakları sayısını geçmiyor. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum.
Bu sanallığın verdiği rahatlık, kuzuyu kurt yapabiliyor; edebi bilen nice kurtlar ise kuzulaşıyor maalesef.
Aslında böyle ortamlarda, şiiri bilenlerin şiir yayınlamaktan ziyade, şiir ile ilgili temel bilgileri paylaşması ve seslerini bu doğrultuda yükseltmeleri şiire en büyük hizmet olacaktır. Bu doğrultuda emek veren tüm değerli dostlara teşekkürlerimiz sonsuz olacaktır.
Değişimin başlangıcı, devam etmekte olduğum bu atölye ile başladı. Internet ortamına girdiğim ilk günlerde, bir sitede edindiğim sayfa üzerinden yayımlamaya başladım gençlik çağımda yazdığım şiirlerimi. Hem de hiç düşünmeden, şiir olup olmadıklarını. Bu eksikliğimin farkında mıydım o zamanlar, elbette hayır. Ama öylesine bir kabul görmüştü ki şiirlerim. Adeta kapanın elinde kalıyordu. Popülerliği önde tutan ve amacı çıkar olan bazı sitelerde öyle bir sistem kurulmuş, şiirler okuyanların benimseyip listelerine almaları, bu listeleme adedinin belli bir sayıya ulaşması halinde popülerleşiyordu. Belki bu bilince hizmet etmek amacıyla kurulmamıştı bu düzen, fakat biz kullanıcılar bu imkânı o istikamete yönlendirmişiz. Şimdilerde sayfaya astığım şiirler aylar geçse de popülerlik sayısına ulaşamazken, o günlerde astıklarım saatler içinde katlayabiliyordu popülerlik sayısını. Şu anlama mı geliyor diye düşünmeden edemiyorum; eski yazdıklarım daha mı şiirdi ne! Şiir bilgileriyle değerlendirdiğimizde bu metinlerin şiir olmadığını anlayabiliyordum. Öylesine bir kumpasın içine düşmüştüm ki, ayırtına varmak epey zaman aldı. Şiire olan merakım, bunca şiiri bir arada bulmuşken ve bizi kabullenen dostların sayfalarını ziyaret etmişken, onları ve eserlerini tanımak adına, onların yazdıklarını okumamak olmazdı. Günde yüz, iki yüz arasında şiir okuyordum! Şiir dediğin böyle mi okunurdu? Şimdilerde bir şiiri okumak bile birden fazla günümü alabiliyor.
Geçen yıllarda bir atölye çalışmasında söz konusu olan; “Dünya Şiir Günü Homeros Şiir Ödülleri” etkinliğine o yıl bir de " Nazım Hikmet'in bir şiirini yorumlamak" adı altında bir yarışma eklenmiş olduğunu öğrendik. Hocamız Veysel Çolak bu yarışmada jüri üyesiydi. Hocamız söylediğinde şaşkınlığımızı görecektiniz. Bu etkinliğe katılan dosya sayısı sadece dört adetti. Üstelik bu yarışma ödüllü bir yarışmaydı.
Malumunuz, bir sitede yapılan "Anne " konulu şiir yarışmasına katılan şiir sayısı 3300 ün üzerinde. Bu da bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor ki: şiiri yazan çok, bilen yok!
Adı geçen yarışmada birinci seçilen şiir, duygu seli bir şiirdi. Şiire hiçbir yenilik getirmediği gibi, dille ilgili bir yenilik de yok. Söz sanatları açısından da hiçbir şey yok bu şiirde; ama birinci! Bu örneği vermekle belki yanlış anlaşılacağım. Ama gerçekleri söylemeden de geçemedim.
Konu derin. Durum bu haldeyken Internetin şiir dergiciliğine ne kadar yararlı olacağını düşünmek lazım. Şiir adına yapılan her olumlu girişimi desteklemek doğru olanı. Ulaşılmak istenen okur bilinçli okur ise ve girişimin amacı sadece ve sadece şiire hizmetse yararlı olur kanaatindeyim.
Internet dergiciliği maliyet yükü getirmeyen ve basılı dergilerden daha kolay ulaşılabilen bir uygulama. Bu yüzden tereddütle yaklaşıyorum. Girişim tutmadığında veya İstediğiniz her an vazgeçilebilir olması, dergi yayın kurulunun yetkin kişilerden oluşmaması, editörün yetkin olmaması gibi olumsuzluklar derginin yaşamasını zora sokar. Bunları göz ardı etmeden atılacak adımlar başarı kazanır ve destek bulur kanısındayım.
İğneyi kendimize batırmaktan hep korkarız. Başkasına çuvaldızı batırmaktan sakınmayız. Ama gerçek şu: biz çuvaldızı fazlasıyla hak ediyoruz.
25.07.2012 İzmir