“Rüzgârgülü” diye kısacık bir
şiir
yazdım sana, esip geçiyordu
ömrüm
dediğim fırtına. Yazdı,
külleri eşeleyen bir rüzgardı
aşk.
Filmler izler, repliklerle yatar
kalkardık
iki gülümseme arası, sonra sen
sonra yıldız tozları, sonsuz
galaksiler gibiydi dünya.
Öpüştüğümüz Temmuz gecelerinde
saklı bir hüzün, derken Galileo,
ispatlayamadı
güneşin âşıkların etrafında
döndüğünü.
“Senin ellerin
yağmur kokusu
yaz sabahları”
ya da
“Şenin şiirinde
yaz yağmuru
sabahları”
diye iki haiku. Yazdım,
geçiyordum
küllerimi eşeleyip duruyordu
ölüm.
Sessizlik Tao’dur, bunu rüzgâr
biliyordu, unuttum.