bir şeydir kuşların uçtuğudur
bir elin uzamasıdır bir elden önce
yürürsün orada bir kapı
kendini bekleyen ev sadeliğinde
rüyana giydirdiğin su sesi
zaman atıyla dolaşır sessiz
okuldur pazartesidir
yekta’nın annesi gecedir
kurulur koltuğuna rüya eskisi
penceresine çiçek koymuş
kendinden biliyor kırılanı
düşündü kış boyu ovdu dizini
şimdi sen demekle söylediğim
yıkıldı hayal ettiğim hatıra
bu ara bunu hatırla
bir hatıra koşan sen
kendinden olma bir sebepsin veya
boşluğa uzattığın merdiven
unuttuğunu sandığın hatıra
tramvay orada caddenin karşısında
bas kartını manyetik alana
hayat bunu senden bekliyor
içinden geçirmekle hiç ettiğin hayat
tırnaklarını ruhuna saplayacak
bir elin uzamasıdır bir elden önce
yürürsün orada bir kapı
kendini bekleyen ev sadeliğinde
rüyana giydirdiğin su sesi
zaman atıyla dolaşır sessiz
okuldur pazartesidir
yekta’nın annesi gecedir
kurulur koltuğuna rüya eskisi
penceresine çiçek koymuş
kendinden biliyor kırılanı
düşündü kış boyu ovdu dizini
şimdi sen demekle söylediğim
yıkıldı hayal ettiğim hatıra
bu ara bunu hatırla
bir hatıra koşan sen
kendinden olma bir sebepsin veya
boşluğa uzattığın merdiven
unuttuğunu sandığın hatıra
tramvay orada caddenin karşısında
bas kartını manyetik alana
hayat bunu senden bekliyor
içinden geçirmekle hiç ettiğin hayat
tırnaklarını ruhuna saplayacak
mesela atını ve topla içine attığını
burası sanki viyana’da cafe landtmann
öyle demişti harfsiz özenti
eğledi sözün içinden kopup geleni
küstüğünde oldu gök yoruldu
bıçak eti kesmekten eğimli
eyvah ki şimdi
uçları var metal sanki
itibarını kaybetti
gözden düşürmeye meyilli kendini
ağzında bir ağız har ile
bir ölüden niyet umar
mağarasında bir ölünün cüretkar
burası sanki viyana’da cafe landtmann
öyle demişti harfsiz özenti
eğledi sözün içinden kopup geleni
küstüğünde oldu gök yoruldu
bıçak eti kesmekten eğimli
eyvah ki şimdi
uçları var metal sanki
itibarını kaybetti
gözden düşürmeye meyilli kendini
ağzında bir ağız har ile
bir ölüden niyet umar
mağarasında bir ölünün cüretkar