'' Kendini geçemeyen gölge beden olamaz '' ŞİİR DALI E-DERGİ
Balıklar
Keldâni dilinde nasıl konuşurdu balıklar
kendi kendine çözdü
İbrahim
biliyorsun
çocuklar kin tutmaz
ama asla unutamaz
her dilde kalbiyle konuşur yalnız aşıklar
böyle uzun bakışlarla kucaklayınca sesini
yaprağın ve dalganın nefes aldığı o suskunlukta
konuşuyor dokunmaların
yanıyorum
kül öpüşü
kül nefesi
dokun göğün bütün Tanrıları’nı tenimde dirilteyim
İçimde kıpkırmızı bir İbrahim,
ruhumun ters dönmesi bu güneşe
bir çocuk maviyi anlatırken bir diğerine
Islak kumu okşar gibi okşuyorum vuslatını
Ey İbrahim, ey ateşin sultanı
Öpeceğim seni boğmayan suyun narını
Gel…
II
Umman
Ancak bir peygamber kadar seven ölmez cümle mahlûkatı
bir de aşkın bakışı
sözünden dönmez hiçbir tanrı ve çocuk
dönen kul yemini
yoksa ateş nasıl bilir İbrahim’i
rüzgârdan başka kime sorar bir yelkenli direğini
Suskunluk her daim ummanın bir göl dinginliğini aşar
ihanet gri batar küle dönünce ruhun kirli pusulası
derinde daha derinde batık gemilerin gözyaşı şişeleri
bir şeyin öyküsü onun bunun
Aşk benim
şimdi gidebilirsin İbrahim.
III
Zeytuni
Bütün sıradanlıkları eledim İbrahim
sazın sözün her tadını
Senin kara gözlerine diktim kızıl kalbimi
kaçamak akşamların ten buluşmasını içime gömdüm
ay'a güne karşı seni gizledim
parlak yanağını öptüm bal gülüşünü
küllerini akıttım tenine tenimin
en derinde zeytuni bir ateş vardı İbrahim
onu avucuna verdim
seni terk ettiğimde üzülmeyesin
iki dut ağacına söylerim bir yaz gecesinde aramızdan geçenleri
sadece gece bilsin bir de benim ateşe âşık ismim
bütün suların dilini ezberledim
öpsene dişi kalbimi güneşin dilini de sana ben öğrettim
Hadi yine gel İbrahim.
IV
Tin ile Ten’e Gazel
Tin’e ve Zeytin’e andolsun
Tur-i Sina’ya andolsun
Tin Suresi’nden*
Tin ile ten aktır
Dokur aşkın gergefinde deliceleri
Ey Tur-i Sina kuru mu tuzun güneşin rengini unutursun
O güvercin gidip dönmeyince öldü sanırsın
Hangi peygamber unutur süt ve kan tadını
Hangi çocuk hak eder ölümü tanrı katında bile
Söyle kalbim, kuşdilinden, balıkgözünden, on emir’den
Sen gece bir karıncayı görmez mi sanırsın
Sanmak ne büyük ayıp
Sandığına sarılmak ve sınamadan bir örümceğin ağını parlatmak
Yürek istemez mi aşk ile bakmak ay ve güneşe
Hamdolsun o beyaz geceyi öpen ten ile tine
Hamdolsun incir ile zeytine
Ey insan evladı
Senin bu karanlıkta işin ne!