ŞİİRLERİMDEKİ KARADENİZ
Karadeniz'e ilk uğrayışım; Erzurum Kopdağı geçidi üzerinden Gümüşane'ye, ve eski haliyle Zigana Geçidinden Trabzon'a uğra- yışımla başlar. Şair dostlarım Yücel Ulu, İzzet Göldeli Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde öğrenciler. Ben de askerim Erciş-Van'da. Dönüş güzergahımı Trabzon-Samsun-Ankara üzerinden yaparak, ilk Karadeniz taramamı gerçekleştiriyorum. Hamsiköy'de yediğim sütlaç, Giresun'da salçanın yağın üzerinde en engin halkalarını yaratarak gezindiği içli köfteler, ilk unutulmazları Karadeniz'in. Ayrıca Trabzon'da Boztepe ile, Giresun kalesi de yıllarca belleğime kazınan yüksek köşelerden.
İkinci uğrayışım 1982 de. Babam öldüğünde elime geçen bir miktar para, bu uzun yolculuğun tekrarını getirdi karşıma. Bu kez ilk durak Pazar oldu İzmir'den. Ayder yaylasından Rize, Hopa ve Artvin. Akşam yemeğini Rize'de istediğim lokantacı, her yemekten birer kaşık koyduğu bir paçal yemek sunuyordu gece sofrasına.
Son uğrayışım da geçtiğimiz yıl yağmurun güneşe kapı açtığı eylül ayında, Trabzon'a uçakla gelmemle başladı. Gecesi gene Rize. sabahı Ayder'in tekrarı.(Demek ki unutamamışım).. Ve Maçka, Sümela'ya gidemedim ama Hamsiköy'ün yeni yapılan haline
8 km. uzaktan bakabildim. Mehmet Ali Atasoy adlı, İzmir'de geçen yıl kaybettiğimiz Hamsiköylü şair dostun narına. Ona bir gönderme yapabildim. Yollar değişmiş. Ancak uzaktan izleyebildim. Akşamına bir Boztepe ikindisi yaşayıp uçakla İzmir'e transfer oldum.
Topu topu üç Karadeniz ama, işin içinde bir de Karadeniz karakteri, ve burnu taşıdığım eklenirse; şiirlerimde bu yağmurlu, yeşilin her türlüsünün cirit attığı ıslak ve yükseltili bölgeye neden çok yer verdiğim ortaya çıkar. Çoğu arkadaşım Karadenizlidir. Çok iyi anlaşırız onlarla. Çünkü yaratılış kardeşiyiz. İşte şiirlerimden örnekler:
'Biz bu işi, çay taşından beri biliriz dostum
Bu işi dediğim, esir oyununu laz çocuklarla
Yakışıklı kuştur hepsi!
.....
Ateşi sönmeden anlattığım şu öyküde size
Komenos dostum Trabzon kralıyla
İkinci kalede, Gönye yakınında dökülen nehre
Akıntı olmuşum, kovan resmi çizmişim katmerli
.......
Sürmene burnuna verilen addır, bu anlattığım
Kalenin üzerinde kan lekesiydim, o günden beri
Askanaz'da hızla temizlenir
Çalı kökü'nde iskeleye bağlanmış cesedi
Akıntı onu İstanbul'a getirir
Soluk borusundan 'Spartakos' görünür
Maytapla anlattırmayın bana ötesini
Dalga demeti olduğunu Karadeniz'in'
İğneden İpliğe (Avcı Çayı'ndan)
'Veda etmeye gönderildim ben buraya
Siyah kumlu denizin eteğine
Ondört nehir arasından
Karadeniz kıyısına taş dikmiş
Bir şehirdeyim, Trapezus derler adıma
Taklit boğazından süzülmüş yeşil akıntıyla
..
Kamış burnu'na heykelimi diktim
Karadeniz alçaldı, ben dağlara indim
Yağmur yedim Telli Tabya'da
......
Boztepe'de sınır noktası tanımadım
Fırtına deresi demişler ya
Bir karış suda kuşları bölüştük
Gavur hamamında yıkayacaklar bizi
Aleksi kalesinin yüksek taşında bulurlar cenazemizi
Fatih Cumağa'da yıkanmış
Bizi iyiliklere kim alıştıracak peki?
Handüzü'nde üç kere üç beş ediyor
Karadeniz'in kıyısına taş dikmiş
Yukarı Kale'de ev tutmuş kendimin benzeri'
Kızgın Dere (Avcı Çayı'ndan)
'Cenaze törenimde Güzelhisar
Kuzgun deresinde Trapezus
Pontus'a bağladın beni, yanardağ külünde
İçimdeki kiliseleri camiye çevirdin
Boztepe'de üstüste içirdin
Bedesten kurdum Çakırgöl dağına
Öpmediğim yer kalmadı Gürcü bedeninde
Borçka'dan bir düş, Hopa'dan gecikmeyen düşler
Dut getir, kuş getir bu gelişinde
O yokuş Çömlekçi ismini değiştirdi
Ama izi kaldı
Plastik çiçekler Batum'a döndüğünde'
Çömlekçi (Zalifre yazıları, mart-nisan 2012)
'Yedirdiğim yemek laz böreği, hamsikoli
Enişte lokumunu saymadım boğazlı değilim
Üç kişiyle oturdum, Seslidere köprüsünü anlatmak için
Anzer balıyla sende yarattığım dehşeti
......
Çıplak uyuduk Ardeşen'de
Sarı evde birinci kat
Gülbahar Sultan'da kırma çatı
Bozukkale'ye dört katlı bir ev yaptık
Zil kalede ses çıkardı eteklerimiz
Boynuzlu yaban keçileri dikeldi Çamlıhemşin'de
Görünmez tatlar Verçenik tepesinde
Seni bıraktığım çayın başkentinde'
Kırıntılarla Beslenen (Rize-i elmas)
(Bireylikler dergisi, Eylül-ekim 2011)
Elbet Karadeniz'de kalır aklı insanın. Kaçkar'a Uzun göl üzerinde yükseldiyseniz; hele Halbozan yaylasında uçuruma bakan bir eviniz, kovanınız olduysa; bir yudum su içtiyseniz, dağlardan yukarı çağlayan. Kızgın biri olarak kalır, hiç kimseyle kırılmadan dünyayla barışık, parlar durursunuz..