Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

JEANNE D’ARC’IN ÖTEKİ ÖLÜMÜ: BİR YAŞAMA İNSAN ONURU - ELGİZ PAMİR

'' Kendini geçemeyen gölge beden olamaz ''  ŞİİR DALI E-DERGİ





















Bulgaristan’ın Çevena Voda köyünde 1936 yılında doğan Stefan Tsanev’in yazmayı yeğlediği temel izleklerin başında erk ve insan onuru arasındaki sorunsal gelir. Ulusal ya da dünya tarihinde yer alan kişiler aracılığıyla, çağının sorun ve açmazlarına ışık tutarak, açımlama yazarın oyunlarında benimsediği bir yöntemdir. İlk oyunu olan “Gerçek Valyo” 1962’de yayımlanan yazarın yirmiden fazla oyunu bulunmakta, Oyunları, dünyanın birçok ülkesinde sahnelenmektedir. Sofya Tiyatro’sunda oyun yazarlığı görevini sürdüren Tsanev’in başlıca oyunları: bir halk komedyası olan ve(demokrasi ve demagojiyi sorgulayan) “Sokrates’in Son Gecesi”, 2004’de yazdığı “Büyük İskender’in Atı”, 2005’de yazdığı “Tüm Deliler Sever Beni”.



Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü adlı oyununda da 15.yy’ın birinci yarısında yaşamış olan Fransa’nın ulusal kahramanı Jeanne D’Arc, Cellât ve Tanrı üçlüsü aracılığıyla erk karşısında onur gibi etik değerlerin sorgulandığına tanıklık ederiz.

Jeanne D’Arc, Domremy’li yoksul köylü kızı, 13 yaşında kendisine İngilizler tarafından kuşatılmış Orleans kentini kurtarması buyruğunu söylediği Tanrısal sesler duyduğunu öne sürer. Din adamları ve Tanrı bilimciler tarafından sorguya çekilir, savlarının(iddia) doğruluğu kanısına varılarak emrine bir askerî birlik verilir. Orleans kentine girerek kentin kurtarılmasını sağlayan Jeanne D’Arc,(1429) İngiliz-Bourgogne güçlerine karşı kazandığı utkuyla Fransız halkının ulusal duygularını kamçılayarak, Charles VII’nin Reims’de taç giymesini sağlar. Ne ki Bourgogne’luların kuşattığı Compiegne kentini kurtarmaya çalışırken, Bourgognelu Jean de Luxembourg tarafından yakalanarak İngilizlere satılır,(1430) ve Rouen şatosuna hapsedilir. İngiliz yanlısı Beauvais Piskoposu Pierre Couchon’un başkanlığındaki engizisyon mahkemesine çıkarılarak sapkınlık suçlamasıyla yargılanır (1431) ve sapkın ilan edilerek Rouen’da yakılır. 1450’de Rouen’ı ele geçiren Charles VII, davanın yeniden görülmesi için soruşturma açarak Jeanne D’Arc’a saygınlığını geri verir, kendisini sapkın ilân ederek yakılmasına karar veren aynı Kilise, 1920’de Bakire Jeanne D’Arc’ın kutsallığını duyurur.

“Ölmek ama sürünmemek veya sürünmek, ama yaşamak mı?”
Böyle dile getirebiliriz Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü adlı oyundaki ikilemi…

Sahne açıldığında, Cellât’ın Tanrı’nın on emrini(yaşamla çelişkisini vurgulayarak) alaysamayla okuduğuna tanık oluruz.

Savaşarak ölen Jean D’Arc’ın söylenceye dönüşmesinden çekinen engizisyon, zina suçuyla ölüme hüküm giymiş Jeanette adlı kadın oyuncudan Jean D’Arc rolü oynamasını istemiş, af dileyerek halkın gözünden düşürmeyi başarması karşılığında yaşamının bağışlanacağına söz vermiştir. İlk sahnede Jeanne, çarmıha gerilişin önünde diz çökerek bir sonraki gün idam sehpası önünde söyleyeceklerini prova etmekte, suçlandırıldığı ölümcül günahları açıkladığını, bundan pişmanlık duyduğunu ve merhamet dilediğini söylemektedir

Tanrı’nın “insan”la ilgili düş kırıklığını dile getirdiği, bu nedenle de onlar adına ateşte yanmayı hak etmediğini söylediği ikinci sahnede: Başını dik tut halkım pes etme!... Ruhum ateşin alevleri arasından yükselerek yeniden halkı ayaklandıracak! Sözleriyle dillendirir karşı duruşunu Jean D’Arc.

“Yaşasın! ve Kahrolsun!” ikilemi arasında kararsız kalan ve yerine göre düşünce değiştiren fırsatçı halkın simgesi Cellâtla Jeanne D’Arc arasındaki konuşmaya tanık oluruz üçüncü sahnede.” Fransa’nın Bakiresine son anlarında cesaret aşılama” adına cinsel saldırıda bulunmaya yeltendiği sırada ortaya çıkan Tanrı, cellâtın “erkeklik onuru”nu yok eder.

Yerlerde sürünerek onurunu geri vermesi için yalvaran cellâtın alçalması karşısında Jeanne’nın “Acı ona Tanrım! Onurunu geri ver. Aksi halde bu dünyada ne için yaşıyor? sorusuna çünki onuru olan daima insan kalmak zorunda… Bu ise çok zor bir rol Jeanne! Yanıtını verecektir Tanrı” kişinin imgesine uygun davranmanın, kendi imgesine uygun yaşamanın bilincine ve böyle yaşamaktan dolayı kendine lâyık gördüğü belirli bir davranış beklentisi içinde olması” (bkz. İ. Kuçuradi) dediğimiz onur, çağımız etiğinde yüksek değerlerden biri olduğu gibi İnsan Haklarının temel kavramlarından biridir hiç kuşkusuz…

“İnsanlar özgür ve eşit olmalıdır!”diye bağırırlar ve inançları uğruna Prometheus gibi taşlara çivilenmeye, İsa gibi çarmıha gerilmeye, senin gibi ateşte yanmaya hazırdırlar. Ancak erki ele geçirdiler mi..Daha ertesi gün özgürlük ve eşitlik için konuşanları kırmaya başlarlar”…sözleriyle güç ve erk ilişkisini sorgulayarak başlangıçta ülküleri olan insanların erki ellerine geçirdiklerinde nasıl zorba bir yönetim anlayışını sahiplendiklerini eleştirecektir yazar.

Tanrı’nın bu sözleri üzerine kararsızlık geçiren Jeanne
“Ben J.D. değilim!.. Ben Jeanette’im, neşeli Jeanette, zinadan ölüm cezasına çarptırılmış seyyar bir taşra tiyatrosunun primadonnası.” diyen Jean D’arc, sonunda: Hayır Tanrım! Jeanne D’Arc’ı öldürmeye hakkım yok benim. Halkımı kölelikten kurtarmam için gönderdi beni Tanrı! Sözleriyle karşı duruşunu dillendirecek, Jeanne D’Arc imgesine uygun davranması ile egemen ideoloji karşısında yaşamla onur arasındaki seçimde insan onurunu taçlandırılacaktır böylece…

-       Tiyatro Objektif tarafından Burhaniye’de izleme olanağı bulduğum JeanD’Arc’ın Öteki Ölümü adlı oyun, Tsanev’in belirlediği bu çatışmayı doğru yorumlayarak gerektiği biçimde sergilemekte.. Onbeşinci yüzyılın ilk yarısında, Jeanne D’Arc’ın yakılmadan önceki son gecesinde geçen oyunda güncellemelerle yer yer günümüz dünyasına göndermelerde bulunularak konu güncel kılınmış! Örnekse Tanrı’nın Türkiye’yi ben bile kurtaramam sözlerinde olduğu gibi.

-       Oyunun başkişisi Jeanne D’Arc’ı yorumlayan Ayşe Tosunoğlu, trajik yüz anlatımı abartısız yalın oyunuyla bu rol için iyi bir seçim olduğunu kanıtlayarak komedi türündeki oyunda, cellât tarafından uğradığı cinsel saldırı sahnesinde şuh kadın tavrıyla oyunun fars özelliğini belirgin kıldı.

-       Giysi ve görünümüyle mitolojideki Tanrı imgesini çağrıştıran Sadi Mastar, gerek etkileyici ses tonu, gerekse jestleriyle imgemizdeki kararlı ve yargılayıcı Tanrı figürüne uygun düşüyordu.

-       Kaypak halk insanını simgeleyen Cellât rolündeki Hakan Urul, mimiklerini kullanmada usta bir sanatçı. Sahnede, tam karşıda yer alan ve dekorun en çarpıcı öğelerinden olan Çarmıha Gerilen İsa resmini de aynı zamanda ressam olan sanatçının çizdiği duyumunu aldım.

-        Dar ekonomik koşullarla da iyi sanat yapılabileceğini muştulayan Sedat Pamukçu’nun tüm sanatçılarla birlikte kotardığı karşıda çarmıha gerilen İsa portresi, üzerindeki iplerle örümcek ağı görünümü verilmiş iki yanda şamdan, solda tahta yatak ve hemen karşısında Jeanne D’Arc’ın elbisesinin bulunduğu dekor, sadelik ve yalınlıkta etkileyici olmayı başarabilmiş.

-       Ayşe Tekten’in döneme özgü giysileri ustaca modernize eden kostüm ve makyaj tasarımı başarılı.

-       İzlediğim sahnenin sınırlayıcı koşullarına karşın Ali Gün ve ışığıyla sahneyi aydınlatan Bülent Çevik oyuna katkıda bulunuyorlar. Ne ki gong sesi dışında dinsel ağırlıklı (örnekse Mozart’ın Requiem’i gibi) etkileyici bir müzik sesi de duymak isterdim oyunda.

-       Tüm olumsuz ekonomik koşullara karşın bir avuç tiyatro sevdalısı insanın amatör bir ruhla Yavuz İmsel’in yönetmenliğinde buluşarak kotardığı Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü adlı oyunda emeği geçen tüm sanatçılar önünde saygı ile eğiliyor, oyunlarıyla içimizdeki Jeanne D’Arc’ı bir kez daha dirilten Tiyatro Objektif’e nice oyunları için “PERDE”! diyorum.