Moğol
toynağıyla kırılmış bir eşik taşıdır nişteki, dikkat et!
Zarftaki,
kereste yüklü bir gemiyle, Kıbrıs’a dönüşsüz bir bilet.
Sevad’ın
nebatından çaylar kaynatırım ocağımda bir gün gelirsen
Bu çünkü,
başka bir şairin divanından güzel şiirler okumak demek.
Garipti
buralar o zamanlar -Yalnız 13. yüzyılda
mı?-
Örneğin,
Konya’ya sığınmış Bizanslı asilzadeler
Konstantinapol’de
eğleşen Selçuk’lu sultanlar var(ı)dı.
Eski
zamanlar(ı)dı, atını sürmüştü suya, sonra boğulmuştu Trian.
Hadrian
gelmeyecekti yoksa buralara, şu Hacıyusuf Çayı olmasa.
O zaman
Selinus derler, bizse bu adı ovaya inen deli sellerle yansıladık.
“Selindi”
dedik, kükreyince gökler ve sular ovaya oluk olup boşalınca.
Başka bir
şehir, başka bir şiir olacak elbet hayatında
Hep
olacak başka bir kadın, erkek, işte ne bileyim…
Bu
iğreti kibri atacaksın dudaklarının kıyısından
Medinat al Zahra neredeydi hiç bilemeyeceksin
yoksa
Ve hep
bilinmez kalacak yoksa sende Samarra Bahçeleri…
(Sözgelimi,
bunlar için Hüseyin Ferhad okuyacaksın ).
Bunun
gibi; Kalanoros güzel dağ demektir, benim oğlum
Ve
dalgaların (şu karşı) kayalarda heykeller yontması gibi
Bizim
bunu da güzel Türkçe yer adlarından birine
Dönüştüreceğimiz
sanki ta o günden bellidir.
Gelendost’u
hatırla!
Sagalasos’u
dolaşırken de konuşmuştuk bunları.
Resimler
çektirmiştik iğneli ormanlara bakan
Bayırdaki
soğuk çeşmeden su içerken…
Biraz
daha lirik olsun diyorsun ya yazdıklarım, sabret biraz:
Çünkü
gün geçtikçe, ben de yenildiğimi anlayacağım.
Çağdaş
endişelerim durulacak bu çınarın koyu gölgesinde.
Bu tamir
çalışkanlığım, yaratmak hamaratlığım seyrelecek
Denizden
ağrı yaklaştıkça sesi bir pancar motorunun
Macarköy’de,
nenemden kalma sekiye
Kondurduğum
taş eve.
(O hâlâ
yok.)