''Acının yoklamasını alın ve gidin. Sadece, insan insana şiiri giydirmeli.'' ŞİİR DALI E-DERGİ
Korktuğum başıma. Bir tek kaşık kalmış o da ihanetin. Uzun uzun baktım yalnızlığa. Parmağımı sokmak işime gelmedi. Gerisini karıştırırsınız. Aman sende dedim. Hayatımın en güzel kokusunu bulmayı da mı beceremem. En son leylak çıkmıştı seçim sandığından.
Geldiğimde eğildi ceviz kokuları. Sonra kollarını uzatıp tokalaşmak istediler. Yüz vermedim. Biz kocaman, annemiz doğurgan, saçlarımız gür yeşil…
Karşımda bir adam durmadan dönüyordu. Gerekli olduğunu anlamış sağlığın. Onun birincisi neydi acaba o cevizin altında sormadım. Gıcır gıcır kızlarda bir iştah yaşamın kılına aldırmadan.
İçimdeki yetmişlik nineyi huzurevine götürdüm. Daha önce duymuştum orada sosyal faaliyetler, muhabbetler daha neşeli geçiyormuş. Yaşlılık bir sitem dağı. Hep evlat bakmadı denir. Ama benim nine pek öyle dolduruşa gelecek cinsten değil.
Aynasını gösterdi ağaçlar. Baktım o kadar çökmemişim. Birkaç beyazını örteriz kabuklarımızla dedi gök yuvarlaklar. Anlamadım fakat bir kabül arzusu içim. Yoksa giyinip kotu buraya neden geleyim.
Tüm anayasa maddelerini yeniden ele aldık serinliğinde bereketin. Suyun ağzını topladım. Tablo gibi asıldı kaldı gözlerime. Akmadı, yakmadı. Bisküvileri burunsadı köpek, serçeler çekirdek kabuklarını, ben tütünü… Bastı soldan bir el. Hayat kokum ceviz.