MAKSUT KOTO: Geçmişe baktığımızda bir çok edebi topluluk(garipçiler, ikinci yeni vb.) görmüş bir şairsiniz. Kendinizi en yakın hissettiğiniz edebi topluluk ile en uzak hissettiğiniz edebi topluluk arasındaki uçurumdan bahsedebilir misiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Garip akımıyla da İkinci Yeni’yle de ortak yanlarım var. Zaten akımlardan çok şairler önemlidir.
MAKSUT KOTO: Anton Çehov’dan tutun da Maksim Gorki’ye kadar bir çok çeviri eser edebiyatımıza kazandırmışsınız. Bir eseri dilimize çevirmeye karar verirken nelere dikkat edersiniz. Her eser dilimize çevrilmeli midir? Çevrilecek esere karar verilmesinde, çevirmenin mi yoksa okuyucunun mu etkisi daha fazladır?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Kendim seçerim.Modalar hiçbir zaman hiçbir alanda beni yönlendirmez. Fakat okuyucularımın talep ve beklentileri de önemlidir kuşkusuz.
MAKSUT KOTO: Ulusal Eğitim Kurultayı için hazırlamış olduğunuz bildiride, ‘’evrensel olmak için ulusal olmak gerek’’ düşüncesinin tam tersine ‘’ulusal olmak için evrensel olmak gerek’’ düşüncesini savunmuşsunuz. Bunu şiir için de söyleyebilir miyiz? Neler söylemek istersiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Dikkatinize teşekkür ederim.Bu bence önemli bir savdır. Şiir için de geçerlidir kuşkusuz. Ulusalın sınırlarında sıkışmak şiiri her anlamda daraltır. Şair evrenseli hedeflemelidir. Fakat bu ulusal olmayı küçümsemek anlamına gelmez. Gerçek bir şairseniz zaten kendi ulusal kültürünüzden esinlenirsiniz. Önemli olan, asıl başarı, ulusal olanı evrensel düzeye ulaştırabilmektir…
MAKSUT KOTO: Nihat Behram ile çıkardığınız ‘’Militan’’ dergisinin trajı oldukça yüksekti o yıllarda. O günün dergiciliğini bugünle karşılaştırırsanız, eksiğiyle fazlalığıyla neler söylemek istersiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Bu gün de yüksek sayılara ulaşılabilir. Bunun için okuru iyi tanımak ve ona ne söylemek gerektiğini bilmektir. Ülkemizde yüz binlerce genç insanımız, aydınımız, edebiyat severimiz var…
MAKSUT KOTO: Sizce, Nazım hikmet, Necip fazıl gibi şairler siyasi kimliklerinden dolayı mı en fazla okuyucu kitlesine sahiptirler? Eğer değilse, en fazla okunmalarının nedeni nelerdir?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Siyasi kimlikler önemli olsa da, çok okunurlukta belirleyici olan şairliğin kendisidir…
MAKSUT KOTO: İsmet Özel ile mektuplarınız, 1995 yılında ‘’genç bir şairden genç bir şaire mektuplar’’ ismiyle kitaplaştı. Acaba, bir daha böyle bir kitap çalışmanız olacak mı? Mesela ‘’usta bir şairden usta bir şaire mektuplar’’ ismiyle yeni bir kitap çıkabilir mi?
ATAOL BEHRAMOĞLU: İsmet Özel’le bir daha herhalde bir araya gelmeyiz. Buna karşılık, Metin Demirtaş’la mektuplarımızı (Şiirin Kanadında Mektuplar) sizin adlandırdığınız başlıkla da okuyabilirsiniz…
MAKSUT KOTO: Yaratıcı bir şair olduğunuz yaptığınız işlerden belli. Toplum tarafından tanınıyor olmak yaptıklarınız üzerinde etkisi olmuş mudur? Ya da tanınmayan bir şair olsaydınız bu kadar çok eser ortaya koyma gereği duyar mıydınız?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Toplum beni tanıyorsa, bu zaten yaptıklarımın sonucudur…
MAKSUT KOTO: Birçok yabancı şairin eserlerini dilimize çevirdiniz ve de bir çok kişiyle de yaşarken tanışma fırsatınız oldu. Sizi bunlar arasından en fazla etkileyen şair hangisi olmuştur?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Yannis Ritsos ve Pablo Neruda….
MAKSUT KOTO: Ataol Behramoğlu aşklarını, şiirinde diğer şairler gibi mi anlatır? Bir farkı var mıdır ya da olmalı mı?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Buna siz karar verin… (Fakat bu konuda örneğin Laurent Mignon’un benim hakkımdaki incelemesi fikir verebilir. www.ataolbehramoglu.com.tr sitesinde bulabilirsiniz.
MAKSUT KOTO: Toplumcu bir şair kimliğiniz var. Günümüz edebiyatında toplumcu şiiri yapı bakımından yeterli buluyor musunuz? Yoksa, sadece anlam mı önemli olmalıdır? Eksiklikleriyle günümüz toplumcu şiirini değerlendirebilir misiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Toplumcu olmak öncelikle hümanist ve gerçekçi olmayı gerektirir. Günümüz şiirinde de bu yönde ürünler eksik değil.
MAKSUT KOTO: 1986 yılında Paris’te çıkardığınız ‘anka’’ dergisi var. Yurtdışında dergi çıkarmayla Türkiye’de dergi çıkarmak arasındaki farklılıklar nelerdir?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Anka, sürgün günlerimin çocuğudur. Dergi çıkarma sorunları her yerde biraz aynıdır.
MAKSUT KOTO: Bir söyleşinizde ‘şair sadece hayal kurup şiir yazan adam değil, şair dünyadaki her şeyle alakadar olmalıdır’’ diyorsunuz. Sizce, bu düşünceyi uygulayan kaç şair geçmiştir edebiyatımızdan? Bunlar kimlerdir?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Bütün doğru dürüst şairler öyledir… Başka türlü şair olunacağını sanmam…
MAKSUT KOTO: Geçmişe bakınca, siz de bir çok şair gibi mahkemelerle uğraşmışsınız, kitaplarınız yasaklanmış, yurtdışına kaçmak zorunda kalmışsınız vb… Aslında hep bir mücadele içinde olmuşsunuz ve bu mücadele esnasında hem de çok farklı alanlarda çalışmalarınız olmuş… Bu mücadeleler size yorgunluktan çok katkı sağlamış.. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Her zaman herkes için öyle olmayabilir… Benim için bile belki tam olarak öyle sayılmaz… 80 darbesi hayatlarımızı altüst etmese, belki şiirim bakımından da çok daha iyi olabilirdi…
MAKSUT KOTO: Eski şairlerden yaşayanlara ulaşmak zor. Birçoğu kendi kabuğuna çekilmiş durumda. Hem ulaşılır hem de iyi bir şair olmak, nasıl bir süreçten geçmeyi gerekli kılıyor?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Bilmem… Kaldı ki ben kendimi hiçbir zaman eskimiş saymam…
MAKSUT KOTO: Şiir adına yapamadığınız şeyler oldu mu? ya da daha yapmak istediğiniz şeyler var mı?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Olmaz olur mu!...Ama bu sır bana kalsın…
MAKSUT KOTO: Karadeniz sizin için neyi ifade ediyor? (dergimiz Rize çıkışlı olduğu için bu bölgeyi soruyorum)
ATAOL BEHRAMOĞLU: Mustafa Suphi Destanı Karadeniz’le başlar Karadeniz’le biter… Yedeksubaylığımın bir yılını da Trabzon’da yaptığım için Karadeniz benim için önemlidir. Karadeniz’in adı gibi kapanık, gizemli bir şiiri olduğunu düşünürüm…
MAKSUT KOTO: Okurlarımıza yeni kitap çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Şu anda kitaplaşmak üzere olan bir çalışmam yok… En son yazdıklarım, gazetedeki köşemde yayınladıklarımdır…
MAKSUT KOTO: Benim de çok sevdiğim bir şiiriniz olan ‘’yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey’’ adlı şiirinizin hikayesini öğrenmemiz mümkün müdür?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Pek de ilginç bir hikâyesi yok… 1970’li yılların ikinci yarısında, o sırada yalnız yaşadığım evimde, belki de o dönemlerde genellikle yaptığım gibi akşamüstleri bir klasik Batı müziği parçası dinlerken daktilomun başına geçtim ve bir çırpıda tıkır tıkır yazdım… Âşıktım, Akdeniz’i keşfetmiştim,kendimle barışıktım…Böyle mutlu anlar vardır…
MAKSUT KOTO: Günümüz genç şairleri hakkında neler söylemek istersiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Genç ve şair olmak ne güzel… Hakkını versinler...
MAKSUT KOTO: Söyleşi için teşekkür ederim. En son olarak neler söylemek istersiniz?
ATAOL BEHRAMOĞLU: Teşekkürler… Size ve tüm izleyicilerinize, bütün okurlarıma, ülkeme, bütün insanlığa mutlu bir yıl dileklerimle…