Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

MÜESSER YENİAY İLE SÖYLEŞİ

''Ey şair öl, değerini bilelim'' ŞİİR DALI E-DERGİ

















MAKSUT KOTO: "Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile çevrilemez; hatta yazılmış göründüğü dile bile." diyor Jean Cocteau. Şiir cevirisi yapan bir şair olarak bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? 

MÜESSER YENİAY: Yapılan genellemelerin yalnızca gerçeğin bir yüzüne ışık tuttuğunu, kalanını ise karanlıkta bıraktığını düşünüyorum. Çünkü her okuma bir yeniden yaratma, diğer bir deyişle sözcüklerin başka sözcüklere dönüşmesi dolayısıyla bir çevirme pratiğidir. Şiirin ayrı bir dil olduğu doğru fakat bir dildir en nihayetinde ve her dil gibi araçlarla kurulur. Şiirin çevirilemez olduğunu söylemek şiire kutsiyet atfetmekle birlikte şiirin kültürel bir alışveriş dolayımında çoğalmasını yadsımayı da barındırır. Bence şiirin başka bir dile çevirilmesi yazılmış olduğu dile ikinci kez çevirilmesinden daha gerçekçi, kabul edilebilir ve kolaydır. 

MAKSUT KOTO: "Kimse bile bile kötü değildir, her kötülük bilgi sanılan bir bilgisizlikten gelir" diyor Sokrates. Günümüz şiirinde böyle bir kötülükten bahsedebilir miyiz? 

MÜESSER YENİAY: Dante de şöyle der: “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir” Şairlerin edindikleri, maruz kaldıkları kötülükler vardır bir de ürettikleri kötülükler. Edindikleri kötülükler, hassasiyetleri ile doğru orantılı olarak var olur. Kötülüklere maruz kalan kötü olmayı da eninde sonunda öğrenir. Kötülükler sürüsü şairi yağmalar ve talan eder. Bu saldırıya karşı koyma gücünü bulamayan şair, kelime olup çıkar. Saint John Perse de şöyle der: "Ve şair için vicdanı rahat olmamak yeterlidir" Vicdanı hep rahatsız olan şair, kelimelerle tamir olur. Günümüz şiirinden ziyade genel anlamıyla şair oluşun kötülükle oluşla karı-koca ilişkisi içinde olduğu söylenebilir. 

MAKSUT KOTO: “Ben imgelemimi yazmak için bir sanatçı kadar yeterliyim. İmgelem bilgiden daha önemlidir. Bilgi Sınırlıdır. İmgelem dünyayı kuşatır.” diyor Albert Einstein. Sizce şiirde imgelem bilgiden daha önemli midir? 

MÜESSER YENİAY: İmgelem yoksa şiir de ortada yoktur. Şiirsel sözü üreten bilgi değil imgedir; bilgi ise bilimsel söylemi üretir. Bilgi, şiir için ancak bir kaynak, bir mekân olabilir. Ben bunu Yeniden Çizdim Göğü adlı kitabımda yer alan “Orhun Günlüğü” adlı şiirimde denemiştim. O döneme ait belgesel, şarkı, video, kitap gibi kaynaklardan dönemi içselleştirerek imgelemimin yardımıyla bir şiir kurgulamaya gitmiştim. Şiirin kaynaklarının çok çeşitli olduğunu düşündüğümüzde, bilgi şiir için yalnızca bir zeyldir. Buna karşın, gerçeğin poetik yanını görmemize katkıda bulunduğu da yadsınamaz. 

MAKSUT KOTO: İmgelerinizin oluşum serüveninden bahsedersek; bu oluşuma en fazla etki eden şeyler (mekân, zaman, duygular, renkler, toplumsal olaylar vb…) nelerdir? 

MÜESSER YENİAY: İmgelemimi uyandıran daha çok duygu değişimlerimdir. Bazen aklımda bir kelime ile başlayan bir kuyu açılır ve ben o kuyudan yeni bir yeryüzüne çıkarım. Muhtemelen gerçeklerin fazla gerçek oluşu altında ezilmiş ve aklımı sürükleyerek kelimelere demir atmışımdır. Bu kuşkusuz fazla psişik ve nevrotik bir süreç. Yeryüzüne bağlı olan halatların kopması, diğer bir deyişle. Sanki gözlerimi kapattığımda bir evren var ve ben bu evreni yalnızca sözcüklerle kuşatabiliyorum, yalnız sözcükler yürüyebiliyor o alanda. Sözcükler kimsesiz, sahipsiz ve bilinmeyen gerçeklerin anneleridir. 

MAKSUT KOTO: Şiirden Dergisinin yayın kurulunda yer alan genç bir şair olarak (şiirinizin genç ve sağlam oluşundan bahsediyorum) dergilerin şiirde yeni imzalara olan tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce, yeni imzalarla dergiler arasında nasıl bir iletişim ya da iletişimsizlik vardır? Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? 

MÜESSER YENİAY: Şiirden dergisinde bildiğiniz gibi Onur Akyıl’ın genç şairlerden gelen şiirleri değerlendirdiği bir “Genç Şiirden” köşemiz var. Buraya gelen şiirler onun tarafından değerlendirilmekle birlikte, genç şair cesaretlendirilmektedir. Bunun ötesinde Şiirden dergisi genç şairlerin ürünlerine öncelik vermektedir. Çünkü cevher ve kusursuz tiniyet genç ruhlar tarafından temsil olunur. 

Genel anlamda bakılacak olursa dergilerin yaklaşımı tanışıklık, hemşehrilik, hısımlık üzerinden ilerlemektedir ne yazık ki. Ama Şiirden dergisi poetik söylem yeterliliğini hısımlıkla, kankalıkla ikame etmiştir. Bu bile başlı başına çoğu dergide görülmeyen bir tutumdur. Mühim olan iyi şiir madenine ulaşmaktır, şairi ise yalnızca o madenin sahibi olduğundan önemlidir. 

MAKSUT KOTO: Kitap çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? 

MÜESSER YENİAY: Şu an büyüyüp serpilen bir üçüncü kitabım var, şiirler bu kez daha derin bir sahadan gerçekliğe yolculuk etmekteler. Henüz adı belli değil ama şiirler daha hacimli, daha bilişsel. Henüz gerçeği anlamakta ve anlamlandırmakta bana oldukça faydalı olmaktalar. 

Ayrıca önemli bir Sırp şair olan Dragan Dragojlovic’in seçme şiirlerini çevirmek gibi başka bir projem daha var. Fakat hepsinden önce “Gerçeküstücülük ve İkinci Yeni” adlı kitaplaşacak tezim öncelikli. 

MAKSUT KOTO: Dergilerde çok fazla gözükmeyen şairlerden birisiniz. Acaba bunun nedenleri nelerdir? 

MÜESSER YENİAY: Bunun birçok nedeni var. Bunlardan biri bir dergide yer almanın o derginin bütün politikasını, söylemini benimsemek anlamına geldiğini düşünmemdir. İkincisi şiirimi az göstermeye çalışmam, dolayısıyla daha çok dikkatli olmayı istememdir. Üçüncüsü ise şiirlerimi ilk yazmaya başladığımda önde gelen kimi dergi editörlerince görmezden gelinmem, bir anlamda sessizlik suikastına uğrayıp küsmem olmuştur. Ama her zaman söylerim, bana şiiri öğrenmemde en çok yararı dokunanlar da onlar olmuştur. Şaire yapılan kötülük, iyiliktir aslında. 

MAKSUT KOTO: ‘’Kalabalık bir yalnızım’’ diyor Charles Baudelaire. Acaba Müesser Yeniay, şiirinde nasıl bir yalnızlık içindedir veya şiiri nasıl bir yalnızlıktır? 

MÜESSER YENİAY: Şair için yalnız olmak imkânsızdır. Nesnelerin konuşmasını bir yana bırakın, imgelerin konuşmasını bir yana bırakın, iç ses susan bir konuk değildir. Dolayısıyla Baudelaire, bunu kalabalık oluşla ifade etmiştir. Aralardaki bir düşünceyi ifade etmek bazen zıtlıklarla mümkündür. Dolayısıyla şairler aynı zamanda tiyatroculardan daha has tiyatro kişisidirler, hem de tek bedende. Değişen duygu hâleri, değişen yüzler ve tavırlar, edinilmek istenen bilinç, vs.. ile kalabalık bir yalnızın sahnesi ancak şiirdir. Bu anlattıklarım benim şiirim ve yalnızlığım için de geçerlidir. 

MAKSUT KOTO: Şiir etkinlikleri, festivaller, imza günleri, atölyeler vb. şiirsel oluşumlar günümüz şiirine katkısı var mıdır sizce? 

MÜESSER YENİAY: Şiirin soluğunu duyduğumuz her pratiğin bence şiire katkısı vardır. Örneğin yurtdışında katıldığım festivallerde şiirini hiç tanıyamayacağım şairleri tanıma fırsatım ve çeviri çalışmalarıyla tanıtma fırsatım doğuyor. Ortak bir kültürel mirasın içinde bütün dünya şiirini bilmekten sorumlu olan şairler, ancak böyle etkinliklerle bunu gerçekleştirme şansını elde edebilirler. 

Bunun dışında atölyeler ancak şiire başlama, şiirle tanışma aşamasında belki yardımcı olabilir. Ötesini beklemek fazla iyimserlik olur. Ben şiirin kişisel olarak araştırılan bir deneyim olduğunu düşündüğüm için, bana bu kadarının bile fazla göründüğünü söylemeden edemeyeceğim. Sanki bir seri üretim, tektipleşme, makinalaşma gibi geliyor bana bunlar. 

MAKSUT KOTO: Bir ressam olsaydınız eğer kim olmak isterdiniz? Ressam Müesser Yeniay ile Şair Müesser Yeniay arasındaki farklılıklar neler olurdu? 

MÜESSER YENİAY: Bir ressam olsaydım eğer, kadınsal ve gerçeküstücü bir üslubu benimsemiş bir ressam olmak isterdim. Kaldı ki şiirimde de benimsediğim dizge bu. Bilinen çizgilerle bilindik kompozisyonlarla bilinmeyene ulaşmaya çalışan bir keşiş. Sanırım Frida Kahlo çizgilerinin kadın oluşu, bilinçdışını vermesi ve acılarını evcilleştirmesi konusunda bu noktada bana yardımcı olabilir. 

MAKSUT KOTO: Dünyayı baştan yaratmış olsaydınız en sevdiğiniz renkleri nelere vermek isterdiniz? Mesela, yeşil gökyüzü, turuncu ağaçlar vb… Ve bu renklerin sizin için önemi nelerdir? 

MÜESSER YENİAY: Renkleri değiştirmek demek gözleri, görme algısını da değiştirmek demektir. Bu yüzden dünyayı baştan yaratma fikri bana biraz ürkütücü geldi. Ben şiirlerimde bunu çoğunlukla yaparım aslında, sanki kendilerini bana duyurmak isteyen renkli, değişik varlıklar varmış gibi. Ben onları dinlerim, sessizliğin ortasında kocaman bir çukur açılır. 

Mavi rengin benim için anlamı “nefes” demektir. Şiirlerimde göğün çok geçmesi -Yeniden Çizdim Göğü gibi- sıkıntıların içinde nefessiz kalmamdandır. Göğün benim için diğer bir anlamı ise yeniden kurulmayı bekleyen kişisel bir özgürlük alanı olmasıdır. 

Yeşil renk ise arkadaş demektir. Çünkü doğa, hayvanlarla olduğumdaki gibi kendimi birlikteyken mutlu hissettiğim ender kişilerdendir. Evet doğa, insana en yakın kişidir. 

MAKSUT KOTO: Söyleşiniz için teşekkür ederiz. En son olarak neler söylemek istersiniz? 

MÜESSER YENİAY: Bu samimi sorular için teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.