tıkırtısını duyar olurum sen gelince
uzatır başını kırlara şiir
taşkınlık halinde sözcükler
kalp eylemlik zamanıdır
sen gelince korkusuz bir ışık
saplar yoluma güvercinleri
bekleşen bir umut açar
kokusu yayılır saçların
sen gelince yağmur da gelir
terlemiş göz bebekleriyle
kirpikleri kapanır acının
rüzgar da girmiştir senle içeri
üşüyen dile sokulur bozkır
evleri ansırım çatısız düşleri
sen gelince bir şehir olur
bu şehir başkent kalbim
yakanda saçları denizin
taranmış olur sözleri
küçük adalar büyük aşklar
sen gelince seyrelir tuz
aşk yeniden çimlenir
ÖYKÜSÜ
Şiirin tanımı var mıdır,aşkın tanımı.Bu soru yıllardır
yanıtlamaya çalışacağım bir soru olmaktan çıkıp, sorunum olmuştur.Uzunca bir
süre kendimle çatışmalar, fiili isyan nöbetleri halinde geceyi güne ,günleri hecelere
bölmüşüm.Sonuçta; şiirde anlam aramak, şiiri tarife kalkışmak ,aklı yitirmekle eş olmuştur benim için,aşk
aynı şeyi söylemiştir, uysal bir çocuk olmayı istememiştir.İsyanını alev alev
yayıp geniş alanlara,bayrağı yükseklere,burçlara dikmeyi başarmıştır. Ruh
dünyasının çaresizliğine bir balyoz indirip kendine gelmesini sağlamıştır,
boynu bükük zamanları, dirilten,ayağa kaldıran bir açar olmuştur aşk.
Aşk ve hüner ,aşk ve şiir akli olmaktan çıkıp kendi yatağını
bulmuştur.Erince bir uyku bir sarhoşluk eklemiştir.Sınırlarından öte aklın ve
kalıbın ülkesi olmuştur şiir.
Aşk’arya aslında gizil bir gücün başını çıkarmasıdır uyuduğu
yerden.Uzun bir şiirimin öncüllerinden biridir.Nasıl oldu, çaresizliğin,
sıkılganlığın remindeyken, uzun düşünceler arasında kaybolmaya yüz tutmuş bir
hüzünken, birden bire, aniden kapıyı çalan davetsiz bir konuk gibi oturmuştur
kalbin ortasına .Göğün çok katlı amaçları arasında ayağı yere basan,yeryüzü
ayini sanki.Uzun bir senfoninin ilk parçası,ılık sesi yangının.