Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

BİR SEVGİ ŞİİRİ - SENNUR SEZER

‘’SELAM OLSUN O SONSUZ AŞKLARA’’  ŞİİR DALI E-DERGİ




















BİR SEVGİ ŞİİRİ 

                    Adnan'a

Bir sevgi şiirine başlamalıyım 
Eskittiğimiz günler için 
Yorgun akşamlarında 
Verdiğin güven, yarın ekmeği 
Umudu işçinin
Eve dönememenden korkmak
Uyanamamaktan daha doğal
Daha sık hastalanmaktan
Tutuklanmak güdüsü
Güzel günlere inanmak suçuna uğramak
Bir sevgi şiirine başlamalıyım
Seni yalnızca bir erkek
Beni yalnızca bir kadın diye anlatan
Çocuklarımın babası
Evimin güvenci diye
Yakanda bir çiçek gibi kendimi
Seni sırtımı dayadığım bir ağaç diye alan

Bir sevgi şiirine başlamalıyım 
Silah arkadaşım benim 
Silahı halka güvenmek 
Silahı yaşamak olan.


GÜNEBAKAN

Gözlerimle kucaklıyorum seni
Sesini gözlerimle
Son kez bakarcasına dünyaya
Aşkla
Kucaklıyorum
Bastırıyorum yüreğimi

Taş duvarlar gibi susuyorum 
Ağıtlar kilitleniyor yüreğimde 
Güneşin kaybolduğu yerde 
Başları eğik bekliyor günebakanlar 
Yeniden güneşi izleyecekleri saati

Soluğum tıkanıyor 
Yolda gölgen belirene dek 
Yolu izliyorum 
Daha önce de söyledim

Güneşe aldırmayanlar 
Çoktan bırakmışlar tohumlarını toprağa 
Kıştan korkmayan yaşlılar gibi 
Kırlangıçlara bile aldırmıyorlar


Gün doğarken nasıl cıvıldıyor kırlangıçlar

Karahindibağların tohumları daha uyurken
Rüzgârı dinliyorlar
Ben güneşi bekliyorum / yastığın öbür ucuna bakıp
Güneş altında korkmuyorum
Kışın yaklaşmasından
Gece yaklaşan baharı bile sevmiyorum,
Yüzüne uzanıyorum
Dudaklarım kilitli

Kırda gece
Böceklerin uyandığı saat 
Sevgilisini çağırıyor ateşböceği 
Günebakanlarla güneşi bekliyorum.



ÖYKÜSÜ


Size "Adnan'a" adanan bir şiiri göndereceğim. Bir Sevgi Şiiri’ni ve şiirin ikizi Günebakan’ı. Adnan Özyalçıner'e ülkenin en zor günlerinde yazıldı. Onun eve dönebilip dönemeyeceğini bilmezken, varlığının ne kadar önemli olduğunu her an yeniden fark ederken yazılmış iki şiir.

Onca yıl söylenmemiş sevgi şiirlerinin eksikliğini her akşam yeniden fark ederken. Zor günleri sırtlamayı kabullenmiş, ülkemizi terk etmemeyi kararlaştırmışken. İşsiz kalmaya başlamış, para zorlukları içindeyken. Durumumuzu evdeki yaşlımıza bile söyleyemezken. Ailemizin bütün üyelerinden gizlerken. 

İki çocuğumuzun (biri 11 biri 8 yaşında) mutlu büyümesine çalışırken. Aksaray’daki evimizden Cağaloğlu'na yürüyerek gidip, öğle yemeklerini haftada iki gün görevli olduğum bir gazetede, her gün bedavaya getirirken.

1980 fırtınasının bize verdiği zarardan söz etmeye, çevremize baktıkça utanırken, kısacası 12 Eylülü yaşarken.