Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

AHLARIN ŞİİRİ - ARİFE KALENDER

‘’SELAM OLSUN O SONSUZ AŞKLARA’’  ŞİİR DALI E-DERGİ





                                                                                                                                                             

Adı hüzün değil, isyan değil ahh 
bir şehir birdenbire çöker mi
çöktü işte kale, kule ve surlar
sanki bu yoldan hiç geçmedik
ellerimiz çekilirken ellerimizden
biz değildik eksilen

kocaman bir kuyunun nemli karanlığına
inip çıkan çıkrığın kovasından
duvarlara çarpa çarpa dökülen
ağlasam
epey zaman oldu gözlerim unutmuştur
biraz tuz, derin bir ahhh!
düşüyor durmadan sızıya

sonra yine, sonra yeniden
tren yollarının uyarı levhaları
ya da ölüm işaretli trafolar
kandırır mı hayatı
aşk denilen korsan
dağıtır anıları rüzgâr hızıyla
anla sen ağacı, yaprağı, güzü anla

denizi seversin onu çağırdım bugün
dalgaları, kumları, yosunları çağırdım
yürüdüm yağmuru, nemlendim
kim bilecek benden başka adımlarının sesini
işte karşımdasın uzaktan bir tanıdık
içine gömüldüğüm senden beni kurtar artık
ya çekilen diş gibi fırlat at
ya da beni kendinle tamamla

hüzün değil, isyan değil ahhh!
cam yok, camekândan bakan yüzün yok
kırıldı inceldiğimiz paramparça
al şu İstanbul’u başımdan götür
bunca kapı açılıp kapanıyor bunca
Bostancı yoruluyor içimin şarkısında



ÖYKÜSÜ 


AHLARIN ŞİİRİ- Öyküsü uzun ve karmaşık. Koyu gri, yağmakla yağmamak arası bir İstanbul ikindisinde yazılmaya başlandı. “Ah”ın sahibiyle yıllardan beri tanışırdık. Burada, onun bana hoş gelen sıfatlarından söz etmem yanlış olur. Haftada bir gün katıldığım toplantılara o da gelirdi. Bir süre sonra görüntüsünü ve sesini öteki insanlardan ayırmaya, sırf kendime saklamaya başladım. Daha sonra da çevredeki her şey silindi, yalnızca o kaldı. Her şey ona ayarlıydı; giyinmem, konuşmam, gülmem, bakmam…Soğuk ve sır vermeyen birisiydi, benden çok büyüktü ve fazla ortak konumuz yoktu. Hatta başkalarına göre ukala, sevimsiz ve megolaman bir tip de olabilirdi. Kimi görüşlere katılmakla birlikte, bu gizem yumağını çözmek için çok istek duyuyor, her fırsatta sorular soruyordum. Şeyh Galib’in Hüsn-ü Aşk’ında, aşkın en yakın arkadaşı merak değil midir? Ben de kahramanımın her şeyini bilmek, öğrenmek için can atıyordum.

Toplantıların dışında hiç buluşmuyor, telefon bile etmiyorduk. Haftada bir gün, iki saat bir arada bulunmakla aylar, yıllar geçti. Görüşmediğimiz zamanlar merak ve özlemim katlanıyor, o günü iple çekiyordum. Aramızdaki şey adsızdı. İkimiz de adlandırmayı istemiyorduk, çünkü “ad” öldürebilirdi. Hem ne önemi vardı; görüştüğümüz andan itibaren her yer kuş cıvıltılarıyla, güneş ışıklarıyla, yeşil yapraklar, rengârenk çiçeklerle dolmuyor muydu? Yüzümüze yayılan gülümsemeye engel olabiliyor muyduk? Aynı yerde olmanın dayanılmaz güzelliğiyle dolup taşmıyor muyduk?

Koşulların, mekânın, zamanın silindiği, bir tek ikimizin olduğu bu yerde, bizden başka kimsenin anlamadığı iki kişilik bir dil edinmiştik. Ne öyküler anlatıyor, ne şiirler yazıyorduk… Hani Neşet Ertaş’ın: “Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez/ Gönülden gönüle gider, dil gizli gizli” dediği gibi. Aynı böyleydi işte.

AHLARIN ŞİİRİ’ni yazdığım gün dilin de, yolun da bittiğini düşünmüştüm. Onu düşünerek denizi seyrettim, onu düşünerek şarkılar mırıldandım, dalgalıydım. Sevda kavuşmak istiyordu ve bu olanaksızdı.

Çoğu kez hiç haberleşmediğimiz halde, yürüyüş yaparken yolda karşı karşıya geliyor, ikimiz de sevinç ve şaşkınlık anlarından sonra yolumuza devam ediyorduk. O gün de, kara bulutların içindeyken pat diye karşımda bulmuş, yüreğimin sancısını oyalayarak selâmlaşmıştım. Köprünün altından trenler gelip geçiyor, kıyılarda ölüm tabelaları duruyordu. Belki de ölen, dirilen aşktı, giden gelen de bizdik.

Yazar arkadaşım Nevra Bucak ile görüştüğümüzde; uzun bir “Ahhh, ah” çekerek, yaralarımızı birbirimize gösterirdik. Bu şiir ortaya çıkınca, ikimizin yüreğini şiire çevirsin diye adını “AHLARIN ŞİİRİ” koymuştum ve Nevra’ya ithaf etmiştim. Sonra da “Aşkın e Hali” dergisinde yayınlandı. Yakında “Gece Islıkları” kitabımda okuyucuyla buluşacak.