ne çabuk bir vakittim
hemencecik geldi.
gözlerimden tutacaklar nerede
içini dolduran çocuklar büyümüş
çekiştirmeyin kirpiklerimi düşeceksiniz
suskun bir siyah kadar gidin
uçurumlarımı yeni çiziyorum.
ağır bir toprak vuruyorlar üzerime
yağmur peçeli gölgemi giydirin bana
beyaz koksun ellerim, mavi sevileyim
bağırmayın sakın, giderayak ürkmesin
yalnızlığım…
nasıl bir dünyayı taşıyoruz
içini hüzünler kemirmiş sevgilim
dışımı görüp yanıldıysan
dışına çıkamadığına üzül
nasıl bir dünyayı katıyoruz
ölüme…
ne çabuk bir vakittim
yetişti.
bağışladım güllerimizi
mezarımı sevdin ya
incitmedin toprağımı
incinmedim ikimize…
yüzün öpülesi bir sığınakmış
ölüm diye kandırıyorum dudağımı
sana ölümle başlayan bu şiiri
ölmemek üzere sunuyorum
sevgilim
beni çok sevme
ölmemek üzere sunuyorum
sevgilim
beni çok sevme
seni elbette çok seveceğim
ne çabuk.
ne çabuk.
ÖYKÜSÜ
Tabiki de her aşk şiirinin bir öyküsü olmalı... Hüzünle yatırdığın bir geceyi umutla uyandırabilirsin... Öyle de oldu zaten. Ve bütün renkler ayrı ayrı gözüktü gözüme... Onu tanıdım, ve avuçlarımda buldum serçeleri. Çiçeklerden yorulan arı gibiydim, sözüm sözdü; aşk gelince bir daha kovmayacaktım onu. Öyle de oldu... yoksa olmadı mı??? Gerisini izninizle şiir anlatsın...!