öyküleşim..;
sen.ben.biz.aşk.yazın.resim.şiirdalı..diyaloglar .monologlar.var gibi = yok
daha neler ?!...
*
-gökkuşağına
baktım : gökyüzüne açılan pencereden
senin
kirpikleri tutuşturan yansılarını görmek için
öncesinde
şehrin karşı
kaldırımlarında yeşeren
ormanın
egemenliğini izlerken , şiirinden ; ayak bileklerinden
takip ettim seni
imgelerinin
çizdiği kristal patikalarda
terleyen ,
huzursuz ellerimi senin ceplerine yerleştiren
o yaylı
kıvrımların güneşi , ve güneşinin üzerine doğan
dalgalanmalarda
görünmesin diyerek
titremelerim
bir çift
bakışa göre uygun yerleştirilmiş
bu
pencereden akan rüyayı gördüm
oysa ne
senin beni izleyecek ilgin vardı
ne de
dünyanın seni , işte bu delikten boğucu
dünyayı
dışarı attım
harflerin
üzerinde eşit olan yaşam
mürekkeple
ve mürekkep üzerinde basılı özlemleriyle vardı
ben bu oynak
boşlukta sadece seninle dans etmeyi diledim
-gökkuşağına baktım
: annemin mutfak penceresinde beliren
çini sözcüğü üzerinde
dans eden
parmaklarını görmek için
sonrasında
üstad dede*
nin atölyesinden salınmış
kuşların
kanat çırpmalarını izleyen renklerinden
ömrüme
bıraktığın parmak izlerinden
takip ettim seni
minyatürlerin
ney denizinde
harflerin
üzerinde birbirine eş olan yaşam
dilimizin
ufka baktığı , dilimizin ufka bıraktığı mürekkep
izlerinde yaşadı
ve biz bu
boşluğa
hatıralarımızla
dans eden çocuğumuzla katıldık
*= ahmet Yakupoğlu
*
koro
= “uyanan kış.
uykusu bahar.
yerinde say komutuyla derinleşmiş
yıllar ve kar…”
*
-nehrin
kıyısında izledim seni
kan bürümüş
ve kıyısında
bronzlaşmış
izledim seni
: arkadaşlarınla kahkaha atarken
soluk soluğa
nefesim
kemiklerimi
kaynatırken
şehrin tek
jazz barında
aç gözlü
kadınlar!..göz bebeklerinde
kabataslak
tebessümler
sahte masumiyetler
, dondurma külahı halüsinasyonlar
sinsice
oynarken cep telefonumla
kadehler
onlarca şarap içtiler
kızıl kanda
yuvarlanan boncuk sözcüklerle gülüştüler
ve biz bazı
yok şeyleri , ve biz bazı hiç bir şeyleri konuştuk.
-o kimseyi
taklit etmedi hayır , o kimseyi takip etmedi
tevazuu
olmadan kısalan mesafeler
de
ben hep
seninle oynamak istemiştim ki zaten
*
-iyi
yıllar günleriydi. sen
güzel
sanatlar seçmelerine katılmak için
gittin.
hayata karşı bir başka hayatla
yayın aldın. belli ki bu pencerenin sakladığı odalarda
ev sahibi
yapmak için bedenini ; göğüslerine iki
kasıklarına
üç , topuklarına on üç
çelik düğme daha
ekleyerek . seyrettim seni onu otobüs durağında
tren
raylarında o uzayan
dengeni
korumak için doğruluşunu , ve
nihayet barut gibi patlayan
ağzımdaki
gençliğin naneleri
ah o
çiklet.., sahte ergenlik mesajları..,tuşlarını ağzımda çiğnediğim cep
telefonları
ve sırtının
yaslanmasını beklediğim o sanal duvar
İlgili –
ilgisiz yoldan gelip geçenlerin bazıları…
(ona lens taktığım
gözlerimle , tabaklayıp boyadığım tenimle sordum)
-nereye
geliyorsun.., baban biliyor mu ?
-ben senin
için bir şey ifade ediyor muyum !
o oldum. dudaklarıyla düşünce balonları
şişirdim.
başını
salladı , gülümsedi…
-aşkın
değişim sarhoşluğu senin eskimeyen dekorun ..,
-babam
bilmiyor , ama ben onun getirdiği bu yerde kalamam.
hayır hayır
gövdemi , göveren umudumu bir başka hayat ile dolduramam.
artık o
yaşam : bir başkasına devrolmuş , bir başka bedenin içinde soğuk akşam yemeği….
-kalbimde henüz
tortulanmaya başlayan rüyalar berrak sözcüklerle
yıkandı.
*
zaferi için
iniş noktası olarak imge şehrini seçen yaşam seni aldı.
o pahalı ..,
ve her türlü olasılığı göze alabilecek genç ve tehlikeli bir adamdın artık.
kıssalarda
imrenilerek giyilen elbiseler gibi nefesledim şehrini. havva oldu adım.
sol kolumda
yılan derisi çantamla bana doğru ilerleyen koltukların arasından süzülerek cam
kenarındaki
koltuğuma oturdum.
yüzünün büyük bölümünü kaplayan güneş
gözlüğü gözlerini gölgeleyince –sanki
bir an çocukluğuma
dönmüş gibi- tüm yapay ışıkları affettim.ve yüzünde
ergenlik sivilcelerin çıksın istedim..; bir
gençlik
iksiri. bu sanki kırışık önleyici gibi.
saçlarını
tokalarından kurtarınca ?...
tahta
masanın arkasına oturarak ezberlediğim şiirlerin ve tüm sevecenliğimle ..,
ürünlerini tanıtmaya
çalıştım…ikram
edilen kuru pastadan bir parça alıp meyve suyumu yudumlayarak diğer kızlarla
sohbet
ettin
sunumlar bitene kadar. hepsi benzer hikayelerdi. güler yüzümü esirgemesen de
dinlemeye bile
değer
bulmadın konuştuklarını. görevliler arayacağını dile getirerek yolladı
bizleri.ve gittik…
hiç kimse
aramadı bizi.yeryüzünde
*
=ben onu her
zaman yazarak geçtim
ölümlülerse
onu okuyarak
sarıp
sarmaladılar
bu sormadan
sorulan
miadını
tamamlayan zamanı
ve her daim
kendi için çalışan
yolun ve
yolcunun kenarında
ve hâlâ
zarif gölgeli.., ve yalnız
parmaklarımın
altında kendini sağ hisseden
büyük
bilgisayardaki sürücü
atını farklı
boş bir
şehre doğru sürdü artık
herkes kendi
rüyasının üzerinde
güneş
doğuran zamanlarında
=bense
yaşlanıyorum
pencerenin o
malum boşluğundan bakınca dışarıya..;
var gibi
görünen
ormanın
egemenliğindeki caddeler.., göğüslerin çarpıntılarıyla titreyen şehvet dolu
gökyüzü
var gibi..;
sanki ikimizin dışında bir dünya
ve daha
neler .., ve daha neler.., yok daha neler
c.selenga + c.buçak
mektup
şeklinde beyaz bir gülümseme için diş fırçasında saklanır aşk
cihat buçak'a
bunu şokbaz
insanlar için yapmadım
evinin
duvarları kimi tanrı , kimi elit dekore
boyanmış
sözler içinde yürümek için mesela
ritim tutan
melodilerin yansılarında yüzüne baka baka..; “ben
başka bir
şeydir “
demişti ya
rimbaud
o kimseye
ait olmayan , o kendine bile ait
olmayan-
özgürlüğün
patlamaları..; içinde vücudun
ruhun emip
durduğu
yolluğuma
uyandım…sen !
-bunu sizin
için yapmadım ey şokbazlar
ama
cevapların da kadınsı bir tarafı vardır
iskeletimi
gökyüzünün pamuğu ile şişirdim
dudaklarımı
damağıma diktim , yağmurları
çamur içinde
boğulan denizden kurtarmak için
durmadan
soyunup duruyor - du aşk. durmadan soyunup duruyor – du.aşk. durmadan soyunup
-buraya
gelsene cihat.
c.selenga
rüzgar varsa
çığlık inkar edilemez
bu gece slayt yapmak için söyle
ayna varsa yankı
bu gece bu yüzden açık
bu gece yansımalar için dudaklarım
ve kelimeler
bu gece ben
bu gece ben kaçak bir tenle
vurgu yapsam kaygan bir sözden
tutunsak rüzgarın kanatlarına
kurtulsak boğulduğumuz dilden…
kahve..; kısa teselli
memnuniyet yalın
ayrı ayrı uyuduğumuz
gecelerin üzerinde
aydınlanırken cehennem
bu delilik olabilir ey sevgili
bu delilik ey sevgili olabilir beceriksizlik
bu duvar sebepsiz gereklilik
geri dönen yankılarımız
bir ağ gibi genişlettikçe göğsümüzü
çabalarımız patlayan boşluklarla
savrulan sevinç çığlıklarına
dönüşüyor….
ve barut kokusu henüz ağzımızda..; duman duman , kanlı - kanatlı
sesimizin dönüşümü için
kulaklarımıza cangıl şiir
çılgınlıklarıyla
ateşli bir silah gibi aşkımızı
seyrediyoruz
c.buçak
aşk
cihat a..,tabi ki cihat buçak a
karanlık
sabahlardı
gördüm. mor
bulutlu
ağlayan
devrimci melekler
eşlik ederken
çocukluğuna
dönmek isteyen bir kadındım ben , seninle
hâlâ sarhoş
ve hâlâ
sallanan
tahta
beşiğini yiyen
c.selenga