Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

DOSYA KONUSU - EMEL İRTEM

"Herkese birer şiir dalı uzatıyoruz. Siz neredesiniz?" - ŞİİR DALI E-DERGİ



              

KÜÇÜK KİMLİK ACEMİ MAHLAS’tan  YALNIZLIĞI   KALABALIK EDİTÖR’e 


                                                                                   
Şu iştahlı kara deliğin önünde benimle bir teknik sorunmuşum gibi ilgilenen ve gittikçe beni yavaşlatan zaman, telaşıma eminim kıs kıs gülüyordur. Her yazma eylemi benim için gece dışarıya 03.00 sularında  fazlasıyla içmiş  korunaksız ve tamamen çıplak bir şekilde çıkmak gibidir. Beni bekleyen binlerce tehlike ve canımı sıkabilecek onbinlerce olasılıktan kurtulduğum vakit ana rahmine döner gibi dönerim evime. Kapısından hiç çıkmadığım içine hiç girmediğim evime..
Bu aslında sanırım bir terk etme eylemi aynı zamanda. Fakat insan bir yerden başka bir yere giderken zamanla o mekâna uyum sağlamış ruhunu yaşadığı yere rehin bırakıyor bir süre. Bazen de tamamen. Sonra o başka yerde ve o başka mekânlarda terk ettiği ruha benzer ruhların peşine düşüyor. Gittiği yere kendi ruhunu da taşıyabilen insanlar da vardır kuşkusuz. Onlar benim gıpta ettiğim ve ömrümün sonuna kadar olmak isteyeceğim türden insanlar. Bunu doktora söylediğimde bana aynaya daha sık bakmamı tembihledi. Kendimdeki gizli kalmış güzellikleri keşfetmeliymişim. Birden banyodaki genelde su lekesi içindeki ayna dışında aynam olmadığını fark ettim. Kendimi daha çok sevebilmek için bir aynaya ihtiyacım olduğu düşünülürse bir aynanın her şeyden önce salonun en iyi güneş ışığı alan köşesinde bulunmasını isterim. Eğer bu boy aynası olursa kendimi orada dans ederken de seyredebilirim. Ne çare ki salonumdaki pencere küçücük ve çoğunlukla dışarıdan içeriye sinsice  Nina Simone ‘ın sesi sızıyor. “just like Tom Thumb's blues”

Görüldüğü gibi pek çok sorunum var sayın editör. Bir yazı yazmak bakınız benim için hiç de o kadar kolay değil. Bu kendi ağırlığını bile taşıyamayan zihne ayna nasıl ayak uyduracak. Aslında beni iyileştireceğini taahhüt eden hekimin gazeteleri okurkenki yüzünü görmek isterim. Her söz suça teşviktir. Bu yazı da o yüzden bir terk ediştir. Var oluşla sona erecek embriyo saçma bir zımbırtı ile rahme geri dönecek. Görüldüğü gibi sonunun başarısızlıkla biteceği kesin küçük bir kaçış planlıyorum.

Hemen her seferinde kendi zihinlerindeki projelerin dışına çıkamamış zavallı bir tekdüzeliğe pabuç bırakan eylem bilimcileri hayretten hayrete sürükleyecek bir kımıldama özürlüsünün kendi kendine çıkardığı naif bir gürültü benim yazma eylemim.

Aslında kapıdan çıkmadan önceki plana bir sahaf, bir antikacı, birkaç kızgın insan, ziyadesiyle korno sesi, el ele tutuşmuş yeniyetme güzel sevgililer, çingeneliğinden terhis olmaya çalışan molla çiçekçi, içkiye başlamasına ramak kalmış tekel bayi, ucuz şapkacı kadın, sigarayı yeni bırakmış gergin ağabey otobüs şoförü, iki demanslı kız kardeş 70 lik teyzeler, ezbere şiir okuyabilen birkaç kişi hükümete küfürler savuran sakallı kadın, dış politika sportif hareketler uzmanı karşı komşu gibi pek çok kahraman da dahildi.. Ama bakın işte sevgili editör kilitlendim. Tam kapıdan çıkmak üzereydim ki…

Eksik bir şey kaldı mı sorusu ile olduğum yere mıhlandım. Bu soru dilin altındaki dimağı harekete geçirir. Banyo şofbeni kapatıldı mı, ocağın altı söndürüldü mü, açık kapı ve pencere var mı, sayısız çoklukta ve son derece gereksiz prizlerden birinde çekmeyi unuttuğum bir fiş, sıcak bırakılmış bir ütü, sifonu çekilmemiş klozet, sağa sola dağılmış çamaşırlar, sarhoşken not aldığım kâğıtlar, âşık olduğum adamın isminin yüz kere yazılı olduğu o kâğıt, özellikle o kâğıt orta yerde mi?

Bütçemdeki psikiyartiye aktarılacak ödenekten kurtulmama daha var.. En azından bu sefer kapıyı açabildim. O boşlukta küçük mide bulantıları yaşadım, başım döndü. Bütün sözcüklerin hayatımı gasp etmesi böyle bir şey. Sesle vururlar anlamla öğütürler bu yüzden bu kıyma makinesinde hikâyeden gerçeğe gerçekten hikâyeye dönüşüp dururum..tam da burada bulunduğum yerde, eşikte..ve hala arkeolojik bir kazıda bulut bulmak istiyorum, çok eski bir bulut dünyadan uzun süre önce ağmış bu yüzden temiz kalmış ve kalbimi incecik bir yağmurla yıkayacak..sonra dışarıya çıkmak istiyorum..gerçekten iyi birisiymiş gibi sözlerin peşinde sözlerin içinde ve sözün kendisi olarak..ama hala dışarıdan içeriye Nina Simone sızıyor..bilmediğim bir dilden bana bildiğim şeyler söylüyor. Ben sana bildiğin dilden artık ne yazabilirim sayın editör..”gümüş bir gece” derim mesela..gümüş bir geceye yazılıyorum sayfayı usulca çevir..