Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

VRETTAKOS'LA BİR ÖĞLEDEN SONRA - ELGİZ PAMİR

'' Herkese birer şiir dalı uzatıyoruz. Siz neredesiniz? '' ŞİİR DALI E-DERGİ





’’ Ölü Bir Ozanın Anısına’’


Kış günlerini anımsatan soğuk ve yağmurlu bir güz günü karşılaşıyoruz sizinle… Ben, tüm olumsuzluklara karşın, önlenemez bir istekle, Kitap Fuarı’ndaki söyleşiyi izlemek üzere erkenden geliyorum toplantı salonuna. Kapının kapalı olduğunu söylüyor görevliler. Sigara içerek ve Boranla Gelen ve Savaş Hazırlığı adlı kitaplarınızı alarak oyalıyorum kendimi bir süre. Sonunda kapılar açılıyor. Salonda çok az kişinin bulunmasını şaşkınlıkla izliyorum. (Soğuk ve yağışlı bir Pazar günü evde kalmanın gevşekliği mi söz konusu olan?)  Ve Boranla Gelen adlı kitabınızın başına yazdığınız “Birkaç söz” ü, dalmış okuyorum sizi beklerken. Birden bir kişi usulca dokunarak geçiyor yanı başımdan. “İri cüsseli biri olmalı” diye düşünüyorum. Başımı kaldırıyorum ve çevirmen Panayot Abacı ile birlikte geçtiğinizi görüyorum.

Söz size veriliyor önce, “Ben, bu gün buraya vicdanımın sesine uyarak geldim” diyorsunuz alçakgönüllülükle. Birden bir bilge kişiyle karşılaştığımın ayırdına varıyorum. İnce duyarlılıkların yaşandığı apaçık olan yaşamınızın yüzünüze kattığı derin çizgileri görüyorum sonra.           
Görüyorum şarkılarımı insanlarda
Görüyorum yüzlerinin tanrısal çizgilerinde,
Tüm ayrıntılarında dünyanın,
Sabah manzaralarında, dört bir yanda
(“Görüyorum”)

Sonra sorulara geçiliyor. Salonun tıklım tıklım dolduğunu izliyorum bu kez. Gençliğinin verdiği bir ataklık ve esirgemezlikle soruyor gençlerden biri sorusunu:
— Siz bir çocukluk anınızdan söz ederken, haksızlıkla suçlandığınız bir dövüş ertesi, öğretmeninizin yaşamınız boyunca unutamadığınız sözüne değiniyorsunuz: “Peki çocuğum, barış için ne yaptın?”  Peki, siz barış için ne yaptınız? Diye yöneltiyor sorusunu genç, yargılayarak…
Sessizce çeviriyor çevirmen. Aynı bilgece edayla gülümsüyorsunuz. Belki de “Barış” adlı şiirinizden dizeler geliyor aklınıza.

Vazodaki badem ağacı dalı gibi
Yüreğimdeki sevgi,
Güneş vurur üzerine, kuşlar gelir konar.

Bülbüllerin en güzel şakıyanı
Durmadan söyler adını.

Bence “Bildiri” adlı şiirinizdir o gence en iyi yanıt:

Tüfeklerin namlularından çıkan ne?
Hangi duygular?
Hangi tanrısal buyruk?
Hangi kurtarıcı bildiri?
Haber salın şu askerlere:
Kurşunluyorlar 
Geleceği.

Ve belki de son sözü “Bir Küçücük Işık” adlı şiirinizin son dizeleri söyler.
Geleceğe ışık tutan inlemeleridir ölenlerin
Bir inanç uğruna

Şiirleriniz okunuyor. Birden bir uğultu geliyor arka sıralardan kulağıma, dönerek “sus” işareti yapıyorum parmaklarımla. Anlayışla bakıyorsunuz yüzüme. (Şiire, ozan onuruna duyulan saygıdır bu bakışın ardındaki diye düşünüyorum)
“Ozanın İşlevi” adlı şiirinizde dile getiriyorsunuz ozanın toplumdaki yüce görevini.

Ozanlar yaşarlar korku dünyasının dışında.
Güneş nasıl dolaysız verirse ışığını
Öyle dolaysız konuşurlar onlar da.

Nasıl kabullenebilir ozan onuru aşağılanmayı? Korkaklığı nasıl kabullenebilir? Ozanlar, düşünürler korkakça davranırlarsa eğer, susarlarsa gün ışığına çıkarmak yerine gerçeği, karanlıklar sarsmaz mı her yanı?

Karanlıklar bastırdı mı,
ozan
evrenin canı,
geceleri gökyüzünde bir şimşek parçası
           gibi parıldayan
Sonra imza için Türkiye Yazarlar Sendikası standına geçiliyor. Bildiğim Fransızcamla tanıtıyorum size kendimi:
-Öğretmen, Üniversitede…
Dostca uzatıyorsunuz elinizi (ayrılırken olduğu gibi) ve “Dostluk ve Sevgiyle” diye yazıyorsunuz kitabıma beni onurlandırarak (ve onulmaz yaralarını onurumun böylece sararak)

Acıyla onurlandırdı beni gökyüzü ve dünya,
 Sonradan anladım, en iyi ışık
çıkarmış meğer karanlıktan
(“Onur”)

“Dostluk “ ve “Sevgi” gibi insan yaşamına anlam katan değerlerin yitirildiği, tüm insan ilişkilerinin dar çıkar penceresinden görüldüğü yoz bir ortamda nedir sevginin insan yaşamındaki yeri sizce? Onca ödül arasındaki belki de en büyük ödülün “sevgili”nin başınıza koyacağı defne dalları olabileceği dünyanızda ne güzel dillendirecektir “sevgi”yi “Yükselirken Bir Şarkı” adlı şiirinizin son dizeleri:

Göğsümün içine bir kafes asılı,
Kafesin içinde sevgi kuşu,
Açma kapıyı, yüreğim, kuşu kaçırma.
Sanmam sığsın gökyüzüne.
Ne var ki insan sevgisi hep doğa sevgisi ile birlikte devinecek, dillenecektir dizelerinizde

Bir badem ağacı ve yanında sen.
Ne zaman çiçek açtınız, ne zaman?
Pencerede durmuşum,
Size bakıp gözyaşı döküyorum.
(“Badem Ağacı ve Sen”)

Görkemli gövdesiyle tüm evreni kucaklayan ulu çınar misali sevgiyle dolup taşan bir bilge kişiden, Vrettakos’tan ayrılıyorum. Sevgi ve Dostlukla ısınan yüreğim, dışarıdaki acımasız soğuğa katlanabilecek misin?

Boranla Gelen, Vrettakos, Türkçesi: Panayot Abacı, Can Yayınları
Savaş Hazırlığı, Vrettakos, Çevirenler: A. Kadir-Panayot Abacı, Cem Yayınları


( ADAM SAN'AT DERGİSİ OCAK 89 SAYISI )