Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

ŞİİRİDYE (12) - TALAT AVCI

'' Kendini geçemeyen gölge beden olamaz ''  ŞİİR DALI E-DERGİ



         













                                                                       
     111. Karlar altında nevbaharım ben! (Abdülhak Hamit Tarhan)

     Kar... Karakış... Karanın kaplanışı karla... 

     Beyaza kesmiştir her yer. Her şey beyazın karanlığı içinde. 

     Aslında beyazın altında... Kış uykusunda gibi. Dondurulup dolaba konmuş sanki. Ötelenmiş işlevi.
Vaktini beklemekte.

     “Kardelen” kod adlı acilcileri vardır bunların. Kardelen, adı üstünde, karı delip hemen uzatır başını. 

     En doğalı, buzdan yorganın kalkmasını beklemek. İlkbaharın “günaydın” demesini... Yaşama sevincimin yeniden yeşermesini...

     112. Tekrardaki mucize gülüm, / Tekrarın tekrarsızlığı! (Nâzım Hikmet)

     Tekrar: Yineleme.

     Aynı  şeyin aynı biçimde söylenmesi yeniden. Sonra yine... Yine sonradan...

     Mevlana’nın “bugün yeni şeyler söylemek lazım”ını unutarak... “Dünle beraber gitti cancağızım / her ne kadar güzel şey varsa düne dair”ini atlayarak...

     Mucize istiyorsan gülüm, tekrarı tekrarlama ki tekrar tekrarla karşılaşmayalım.

     113. İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür. (Ülkü Tamer)

     İçime çekmek tertemiz havayı...Ciğerlerim pupa yelken.

     Açılabilirim artık uçsuz bucaksız maviliklere. İster denizde, ister gökte...

     Bazen havadan öte bir şeydir içime çektiğim. Buluttur, güneştir, aydır, yıldızdır örneğin.

     Gökyüzüdür tüm enginliğiyle.


     114. çığlıkla çılgınlığım arasında bir / her zaman unutmak isterdim seni / her zaman hatırlamak bir de (Refik Durbaş)

     Çığlığımla çılgınlığım arasındasın.

     Çığlık ilk kez ne zaman çıkmıştır benden? Benden çıktığına göre, bana ait değildir, diyemem. Çığlığımın altına her zaman imzamı atarım. Sevinçli bir haber almışımdır o an. Ya da ödüm kopmuştur bir şeyden. Şaşkınlıktan ağzım açık kalmışken, o da çıkıvermiştir fırsattan istifade.

     Sevda, çılgınlıktır. Çılgınlık delilik gibi bir şey. Deliler gibi sevmemiz bundan. 

     Çılgınlığım, seni unutamamaktan... Çığlığım, seni her zaman hatırladığımı göstermiyor mu?

     115. Tespihinde dönüyorum avuçlarına. (Pelin Özer)

     Geldim, diyorsun. Önceden gittiğin haberi var bunun içinde. Sonra yine gideceğin anlamı yok bereket!

     Dönmekten söz etmende de gittiğin belli önceden. Hele tespihçeyse dönüşler, bir devridaim kaçınılmaz. 

Gidiyorsun, bir süre sonra dönüyorsun yine.

     “Tespihinde”ki ve “avuçların”daki iyelik ekleri “senin” anlamını imledikçe, dönüşlerin mutluluktur senin için.

 Avuçlardaki okşama hazzının tanımı yapılamaz.

     116. Yüzünde birdenbire çıkan iki çıbansa gözlerin (küçük İskender)

     Sivilce olsa, bir uç verecektir önceden. Sonrası da o kadarcıktır. Hepi topu o.

     Çıban başka. Bir kökü vardır onun. Sızısı, zonklaması... İçinde toplanan cerahatı...

     “Yüzünde birdenbire çıkan iki çıbansa gözlerin”, gören birer acıdır artık onlar. Gözbebeğine oturtmuştur birden o acı veren b/irini.

     117. Bir ateş ver gençlikten / Cigaramı yakayım (Arife Kalender)

     Sigara, bazılarında bir anı artık.

     Sevgilisiyle ilk karşılaşma yerini, zamanını ve biçimini unutur da sigaraya ilişkin ayrıntılar çıkmaz aklından. 

Dumanı gözlerinin önündedir sürekli. Burnunda kokusu, sarısı iki parmak arasında.

     Gel de gitme o yıllara! Dilimizin ucunda: “Bir ateş ver gençlikten / Cigaramı yakayım.”

     118. Şimdi eylül yorgunu her mevsim (Arzu K. Ayçiçek)

     Eylül geldi. Ağacın yaprağını sararttı, sonra da düşürdü. İlk eylül yorgunu, ağaç.

     Ağaçların eylülü var da her mevsimin yok. Bir tek güzde eylül.  Ama eylülün bir on ikisi var ki,  mevsimlere şenlik! Her mevsim fotoğraf çektirmiştir onunla, başında hunisi. Güzün on iki eylülünde, özgürlükler sararıp solmuştur. Kışın on iki eylülünde, güvendiğimiz dağlara kar yağmıştır. Baharın on iki eylülünde, ocağımıza incir ağacı dikilmiştir. Yazın on iki eylülünde, yüreğimiz dağlanmıştır.

     Şimdi her mevsim eylül yorgunu.


     119. nara yandım, bu yüzden delik deşiğim / aşk neyim olur bundan sonra, ayrılık ney’im (Özlem Tezcan Dertsiz)

      Kamışın kızgın şişlerle delikler açılması bedeninde...Bundan mıdır delik deşikliği, yoksa onu aşk mı bu duruma getirmiştir?

     Kor ateşte kızdırılmış demir şişlerle tanıştırılmıştır ney olmadan önce. Acı bir deneyim olmuştur onun için. Bu yüzden hüzünlüdür sesi. Dokunaklıdır.

     Onun “aşk neyim olur bundan sonra” dediğine bakmayın. Aşk onun başına gelen en güzel şey aslında.  Ama, aması var işte! Ayrılık gibi...

      Ney’in kamış olarak doğduğu sulardan ayrı düşmesi gibi, ayrılık da ney’i olacaktır bundan sonra.

     120. ayakları suya değince nilüferlerin ne duyar; / ne duyarsın ellerim saçında gezinince gülendam. (Mehmet Ercan)

     Dokunmak: Deri yoluyla algılamak o duyuyu.

     Sıcak mı, soğuk mu? Sert mi, yumuşak mı? Nasıl bir ürpermedir o? Hangi duygu merkezlerini harekete geçirir?

     Nilüfer, ayakları göle basınca mı nilüferdir? Suya değince ayakları, başı da göğe erer mi? Nedir duyumsadığı? Suyun okşaması mı yayılır tüm bedenine serin serin?

     Ya ellerim saçında gezinince?