Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

DOSYA KONUSU - METİN FINDIKÇI

''Ey şair öl, değerini bilelim'' ŞİİR DALI E-DERGİ




















HER İKİ ALANDA GERÇEK SAVAŞÇI KADINDIR



Erkek şaire, bir kadın şair yaklaşır ve yazdığı şiirlerini okumasını ve yorumlamasını ister. Erkek şair, kadın şairin gözlerine hatırı sayılır bir süre baktıktan sonra; “Kadın da şiir yazabilir, ama bütün esaslı şiirler kadın için yazılan şiirlerdir,” der.

İşin bu yüzünü bir tarafa, gerçekten şiirin doğuşu neredeyse kadın için yazılan şiirlerle denktir. Şiirin köklerini toprağın yüzeyine çıkardığımızda görüyoruz ki, savaşa, şiddete, özleme, övgüye, yergiye, ava ve avcıya yazılan şiirlerde mutlaka ve mutlaka bir ucuna kadın bulaşmıştır. Savaşta kullanılan silahlar bile şiirlerde kadına benzetildiğini görüyoruz. Divan şiirinin ağırlığı kadının güzelliğine bedenine adandığını görüyoruz. En güzel güller, çiçekler kadına benzetildiğini de.

Bu durum ilk çağda da, orta çağda da ve cahiliye döneminde de böyleydi. Günümüzde bazı durumlar değişmiş olsa da böyle süregitmektedir. Kadın, şiirin en güzel-mükemmel ve vazgeçilmez yanıdır. Kadınsız şiirin tadı olmaz. Bu Nazım’da da, Cahit Sıtkı’da da, El Mütenebbi’de de, Aragon’da da böyledir.

Kadın şiirin en güzel ve en değerli hazinesidir. Hayatın, dolayısıyla şiirin doruğundadır. Doğal olarak kadın şiirin vazgeçilmez yanı olacaktır.

Şiirde kadın için tutulan bu geniş yelpaze keşke gerçek hayatta da karşılığını bulsa belki bu denli içim yanmazdı.

Şiirin ağır basan yanı dişi yanıdır.

Orantılı orantısız her savaştan sonra; savaşa ait televizyon ekranlarında ve medyada kayıpların-kazançların dökümü sayılarla yapılır. Şu kadar silah, şu kadar bina, şu kadar ilaç yardımı, şu kadar kayıp… Ve şu kadar kadın tecavüze maruz kaldı vs. kadına ve çocuğa ait bu korkunç tabloyu normal bir şeymiş gibi kanıksayarak okuyoruz. Çünkü kapitalizmin vazgeçemediği vahşi ve barbar “erkek” savaşlarında en üst acıyı ve şiddeti yaşayan kadınlardır. Bilinir, herkes biliyor; dünyadaki bütün savaşlarda en büyük bedeli ödeyen kadınlardır. Kadınlar: Ölen babasıyla ölür, ölen kardeşiyle ölür, ölen çocuklarıyla ölür, ölen kocasıyla ölür. Ve bunların çoğu tecavüze uğrar, ölmese bile, öldürülen duygularıyla misliyle yaşarken ölümü öder.

Kadın savaşın savunmasız kalesidir. Gökyüzünde dolaşan şahinlerin, leş kargaların bir ovada savunmasız avıdır.

Amerika’nın, Irak’a müdahalesi sırasında ilk bombardımandan nasibini alan ve ailesinin bir kısmını kaybeden Iraklı kadın şair arkadaşım savaştan kaçıp, İstanbul’da birkaç gün misafirim olduğunda; kadına yönelik o sınırsız ve orantısız vahşetin, barbarlığın birkaç sahnesini anlatmıştı. “O anları görmek, yaşamak; hayatta kalsan da bir ömür boyu hayattan kopuk yaşamak kadın için kaçınılmazdır” demişti.

Bizler bu barbarlığı uzaktan tahmin edebiliriz, ama bu ancak tahminle kalır. Ya bu vahşeti yaşayan kadınlar, çocuklar ve herkes…