Genel Yayın Yönetmeni : MAKSUT KOTO Editör : ENSAR SARGIN

BİR ŞİİR DÜŞÜNÜRÜ OLARAK ŞAİR VEYSEL ÇOLAK - YUSUF ALPER




                 

        


Sanırım Veysel Çolak için  “şiir düşünürü” tanımlamasını ilk kez ben kullanmıştım. Hatta yazılarının şiirlerinden daha önemli olduğunu da belirtmiştim. Tabii bu söylediklerim onun şiirini küçümseme anlamına gelmemeli.

O benim  bin yıllık arkadaşlarımdan biri.  Somut olarak 35 yıl dolayında olabilir ama Türk Şiiri bağlamında en az bin yıllık denebilir. Yunus’la, Pir Sultan’la, Nazım’la, Cemal Süreya’yla da olduğum gibi.

Her yazdığı yeni şiirle “öncekine ihtilal” yaptığını söyleyen (ben pek katılmam, tartışırız) sürekli yenilik arayışında bir şair. İkinci Yeni’nin toplumcu şiirdeki genç uzantısı gibi de bakılabilir. Bana göre imgeye verdiği önemle ve zaman zaman yığmaya yaklaşan poetikasıyla öyledir. Bu nedenledir ki “Yenibütüncü” şiir manifestosunu oluşturanların başında gelenlerdendir ve bir çok poetik metnini yıllar öncesinden yazmıştır. Yenibütün anlayışıyla o zamana kadar tukaka edilmeye çalışılan çok değerli II. Yeni şairlerini de bir bayrak altında toplamaya, ötekileştirilmemelerine çalışmıştır. Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar’ın tukaka edildiği, saygı görmediği bir Türk Şiiri olamazdı, olmamalıydı. Ben zaten hep öyle düşünüyordum. Ama o manifestoya hep böyle baktım, önemsedim ve Türk Şiiri adına müteşekkir oldum. Cemal Abi mi demişti “Nazım dahil hepimiz Yenibütün’cüyüz “diye?

Veysel’le kırk yıllık dostluk, kardeşlik ilişkimizde benden birkaç yaş büyük olmasına karşın 2. evliliğinde baba rolüyle ( eşim Birsen de anne) çiçeğimiz ve çikolatamızla kız istemeye   gittiğimizi ve kızı aldığımızı da belirteyim.

Ayrıca Veysel Çolak benim ilk  kitabımın yayıncısı sayılır. Dize dergisi (ad babası benim) henüz yayınlanamadan Dize Yayınları’ndan benim ilk kitabım Kanayan Şiirler ve Veysel’in Ötesi Yar adlı kitabı yayınlanmıştı. Sonra Dize dergisi çıktı,  daha sonra da dize kitapları yayınlandı.

Şiire böylesine emek veren  şiir üstüne bu kadar düşünen ve yazan çok az insan bulunur. Veysel de bunlardan biridir. Zaman zaman tartışmalara girer. Benimle de birkaç tartışmamız olmuştur. Şiir öldü, dediğinde karşı çıkmıştım, dostça tartışmıştık. Türk Şiiri hüzün şiiridir, dediğimde de o karşı çıkmıştı.  Geçmişle hesaplaşmaktan çok güncel olanla hesaplaşmayı seçer. Anadolu duyarlığı ile ilgili midir? bilemiyorum ama önceki kuşaklara genelde hep saygılı, sevecendir. Şimdilerde yaptığı etkinlikler de onu gösteriyor. Aksal, Külebi, Saba gibi bir çok şair için paneller düzenliyor ve atölye şairleriyle inceliyorlar, tartışıyorlar. Birçok şairimiz adına ödüllü yarışmalar yaptırıyor. Bu az şey midir? Kim, hangimiz bunu yapabiliyor? Onun için saygıya değerdir

Şiir atölyesi demişken; şiirin öğretilebileceğini, eğitimle şair adaylarına katkıda bulunulabileceğini düşünen ve İzmir’de (sanırım Türkiye’de de)ilk şiir  atölyesini kuran kişidir. Günümüzün dikkat çeken bir çok genç şairi onun atölyesinden yararlanmıştır.

Bir de belirtmeden geçemeyeceğim: Veysel Çolak’la ilk tanışan insanlar, genç şairler onun sert, didikleyen tutumundan dolayı biraz bozuluyorlar. Oysa onun tavrı aşağılama vb. amaçlı değil genç şairi motive etme amaçlıdır. Hemen sonra o tavrının altında yatanın onun megalomanik tutumu olmadığını anlıyorlar. Kırgınlıkları geçiyor. Ayrıca bana göre bu kadar iş yapan insanların çok fazla değil ama biraz megalomanik olma hakları vardır. Attila İlhan’ı hatırlayalım. İsmet Özel  vb...ortada.

Türk Şiiri ve Türk dili Veysel Çolak’a çok şey borçludur. Toplumsa daha çok şey borçludur: 12 Eylül öncesi ailece ağır bedeller ödemişlerdir. Nice yıllara diyorum.