GİRİŞ:
Nasıl
sıradan ve küt
Ömrünün
gözlerimdeki raksı
Hani her
sabah geçiyor ya yamacından
Sarışın acın
ve taze gözlerinin o ince faslı
Nasılsın
diye soruyorum tenine
---cevapsız
sorulardır benliğinin garip esrarı----
Gece
vuruşmalarından ve ağlayan geçmişinden
Sorumludur
Acıyorum bu
kente
Acıdıkça
sınıfsal ayrılığımız değiyor göğsüme
Bir de bakıp
bana şöylelemesine
Ne ilginçsin
diyorsun ya
Ey acısı
yüreğine yaslı
Dinle şimdi
hikâyemi
Zira sınav
kâğıdımın cevap bölümüne
Adın çoktan
seçmeli ve hatta yazılı
GELİŞME
(HİKAYAT)
Daha bin
sekiz yüzlü yıllarda
Okudum st.
Simon’u
Öyle Fransız
ihtilaline değesim de yoktu
Marksın
sakalında kaybolurken gençliğim
Bolşeviklere
yardım ve yataklıktan
Üç vakit
içinde mahkûm oldu insanlığım
Ama inan
sevdiğim daha o zaman
Avam
kamarasına mensup olduğumdan haberim yoktu
Derken
üstüme çullandı Franco’nun adamları
Lorca’yla
içiyorduk o vakit
O boyuna
eşcinselliğinden dem vuruyordu
Bense
Bernarda Alba’nın evine bakarak senden
Kan kaybetmeyen
ölü gözleriyle
Kapımıza
dayanınca o üç adam
İnan
sevdiğim Granada’da yanan tek bir ışık bile yoktu
Oysa sen
alıp sağ yanına Flaubert’li öykülerini
Daha o dem
belli etmiştin tarafını
Ey Bovarist
karmaşanın yegâne kahramanı
Ne olurdu
yani
Bir sefer
dahi olsa aldatmasan
O zavallı
kocanı
Hem benim
fikrim değildi Hamsun’a sığınmak
Öyle
‘’Açlık’’ sarmışken her tarafı
Nazi
hayranıydı belli
Çok
nasyonalistti gözlerinin ardı
Adım gibi
biliyorum
SS’lere sen
verdin adımı
Collete’nin
koynunda uyandım sonra
Çoktan
ezberimden silinmişti Paris’in endamı
Ve hedonist
rüyaların koynunda okurken ‘’Avare kadını’’
Hiç
üşenmeden Moulin Rouge’nin sahnesinde
Bir güzel
patakladım
Sana
durmadan sarkan o şair bozması
Marcel
Proust’u
Ben seni
‘’Bir maskenin itirafları’’nı okurken
Sevdim en
çok
Totaliter
ezgilerin en hararetli savunanı
Madem
cesaretin yok
Ve harakiri
senin için çok kanlı
Ne diye
taşır durursun yüreğinde
Yukio
Mişima’nın anısını
Çok sonra
bir sohbet esnasında Zweig bitirdi
Senden kalma
Viyana uykumu
Friderike
Maria’nın mektubu elinde
Ağlıyordu
sayarak tüm imla hatalarını
Sabahın
köründe silah sesiyle uyanıp
Zorlayınca
yatak odasının kapısını
---Zweig’ın
avucunda Lotte’nin saçları---
Nedendir
bilinmez iğrenç bir histeriyle
Senden bildim
bu garip intiharı
Ne yani
doğadaki her devinimin
Olması mı
gerek illa bir manası
Ne oedipus
ne electra
İnan
sevdiğim bu yaşadığımız
Var olmanın
dayanılmaz karmaşası
Ey
bilinçaltımın koşullu uyaranı
Neden
sanırsın Freud’un bunca çıldırması
Bir müddet Weimar’dan
geçti düşüm
Aforizma
nedir bilmezken
Ve
kirletmezken
Pencerene
konan taze sabah rüzgârını
Sessizce
izliyordum
Nietche’nin
migrenden çökmüş ve
Morarmış
aortlarını
Ah Lou
Salome
Nihilist
olmak mı gerekirdi acaba
Ruhuma vurup
dururken varlığının
Onca ispatı
Bu arada
Prag garında
görmüşler eşkâlimi
Geçen Salı
Kundera’nın
evine bir yokuş kala
Yoklarken
cebimdeki
Çocuk
yalanlarını
İlginç bir
tebessüm yüzünde
Aşırı
polislerle basmışsın karanlığı
Pek kanıtım
yok ama biliyorum işte
Yüreğinin ülkesinden
Sen aldın
vatandaşlığımı
Nice
badireden sonra
Kendi
memleketimde kısmetmiş ölmek
Kazancı
yokuşunun en başında
Ezberimden
okurken
Piraye’nin
Nazım’a yazdığı o
Son mektubu
Ey gönlümün sarışın bacısı
Gözlerimle
gördüm
Yüksek
binalardan yüreğime
Sen sıktın
son kurşunu
SONUÇ:
Bunca
dizeyle boğuşurken
Gecede en
gecede
Kim bilir
Dillerin
hangi basitliğin ezberinde
Sana
adanmışlığın hikayatıdır oysa
İnan
yazdıkça
Acıyorum bu
şiire