Bir gün
seninle buluşacağımı
Düşündüm
hep.
Karşı
geceden bakılınca
Ufuk falan
da gözükmüyordu üstelik.
Hep
Hiç.
Bir kibrit
tokurtusuymuş meğer
Cebimde
taşıdığım heyula.
Sen de
yanında gezdiriyormuşsun onu.
Elimde
olmayan sebeplerden dolayı
Acele
etmedim hiç.
Hiç
Hep
Hep
Hiç.
O yosma.
O kara
memeli orospu olmasaydı eğer
Eğer seninle
buluşacağımı düşünmeseydim hep.
Hiç
Hep
Belimde
parabellum.
İnsanların
arasına karışacaktım..
İstanbul’da ’’
‘’BİR AŞK
ŞİİRİ
Dünyadan kurtulmanın
yollarını aradım.
Olmadı.
Sana çıktı
piyango da be morti.
Oturaklı bir
düş gördüm..
Kıçımda
donum yokmuş
Başım
göklere ermiş.
Geride
bıraktığım
Beş adam
boyu neşe.
Meğersem
onun kalbi seninkine değermiş.
Sözüm sana
bilmece.
İşte çıktım
ortaya.
Varlığını
içeyim
Memeni
dişleyeyim.
O evin
panjurunda yazıyor bütün bunlar.
Duyduğun
Etimin
kızaran yüzeyleri.
Kokusuna doy
aman.
Tatlım inan
ki insan hiçliğe gömülüyor
Bakmak için
Allahın görüsüyle dünyaya.
Ya ya…
Bıraksa.
Üzerime
çıkarsın.
Sana yaşam
sevinci olur erkekliğim ‘’
ÖYKÜSÜ
‘’ Bu şiirin
bir öyküsü var mıdır, gerçekten. Kendimi zorluyorum da; bu şiirin öyküsünü
yazmak mümkün görünmüyor, buradan. Ama bir şiire bir öykü uydurulabilir, pek
ala. Değerli Maksut, ‘Bir şiir gönderirimsin? Öyküsünü de yazarsan iyi olur…’,
dediğinde, ben bu isteği,’Bir şiir gönder, öyküsünü de uydur…’ şeklinde tercüme
ettim ve bu şiirime bir öykü uydurdum. İster inanın ister inanmayın;
Bir varmış bir yokmuş, bir adam varmış. Bir
de kadınlar, varmış. Adam bir dağ başında yaşıyormuş. Kadınların yaşayıp
yaşamadıkları ise, belli değilmiş. Adam bu duruma çok içerleniyormuş. Ama
elinden de bir şey gelmiyormuş. Bir gün ormanda yalnız başına dolaşırken başka
bir kadınla karşılaşmış. Çok korkmuş adam. Kadın adamı korku içinde görünce, ne
olur benden korkma, ben senin korktuğun kadınlardan değilim, demiş ve adamın
elinden tutmuş. Adam rahatlamış. Korkusu da geçmiş böylece. Ve kadının yüzüne
bakmış… Kadının yüzündeki kadınları görmüş. Çok şaşırmış adam. Hiçbir şey
düşünmeden kadına demiş ki; ‘Bu ormandan birlikte çıkabilir miyiz, benimle
birlikte evime gelir misin? Birlikte uyuyabilir miyiz? …’ Derken, birlikte
uzaklaşmışlar. Ormandan çıkmışlar. Adamın evine gitmişler, birlikte.
Uzaklaşmışlar… O gece birlikte uyumuşlar. Adam bir rüya görmüş o gece. Sabah
uyandıklarında, gördüğü rüyadan hatırlayabildiklerini kâğıda geçirmiş adam.
Yazdıklarına da ‘bu şiir’, demişler.’’